Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
ability /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi

GT GD C H L M O
abject /ˈæb.dʒekt/ = ADJECTIVE: sefil, aşağılık, rezil, adi; USER: sefil, abject, sefil bir, aşağılık, rezil

GT GD C H L M O
able /ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen; USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
accelerating /əkˈsel.ə.reɪt/ = ADJECTIVE: hızlanan, hızlandırıcı, artan; USER: hızlanan, hızlandırıcı, hızlandırılması, hızlandırma, hızlandırarak

GT GD C H L M O
access /ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti; VERB: bağlamak; USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz

GT GD C H L M O
accessible /əkˈses.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ulaşılabilir, girilebilir, bulunur, kandırılabilir, elde edilebilir, etkilenebilir; USER: ulaşılabilir, erişilebilir, sandalye, erişilebilen, sandalye kullanılabilir

GT GD C H L M O
according /əˈkôrd/ = ADVERB: göre, uygun olarak; USER: göre, uygun, uygun olarak, uyarınca

GT GD C H L M O
accordingly /əˈkɔː.dɪŋ.li/ = ADVERB: göre, gereğince, bu nedenle, bu yüzden; USER: göre, buna göre, uygun, buna uygun, buna

GT GD C H L M O
account /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına

GT GD C H L M O
accounting /əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık; USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe

GT GD C H L M O
accounts /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesapları, hesap, hesaplar, hesaplarını, hesaplarına

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
activated /ˈaktəˌvāt/ = VERB: etkinleştirmek, aktif hale getirmek, harekete geçirmek, kurmak; USER: aktif, aktive, devreye, etkin, etkinleştirilir

GT GD C H L M O
activities /ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler; USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin

GT GD C H L M O
actual /ˈæk.tʃu.əl/ = ADJECTIVE: gerçek, fiili, asıl, güncel, mevcut, aktüel, şimdiki; USER: gerçek, fiili, asıl, gerçek bir, güncel

GT GD C H L M O
added /ˈæd.ɪd/ = ADJECTIVE: katma, katılmış, ekli; USER: katma, eklendi, ilave, eklenen, ekledi

GT GD C H L M O
adding /æd/ = NOUN: ekleme, katma; USER: ekleme, ekleyerek, eklemek, ilave, eklemeden

GT GD C H L M O
addition /əˈdɪʃ.ən/ = NOUN: ek, ilave, ekleme, toplama, katkı, katılma, eklenti, katma, artış, katılan şey, zam; USER: ek, Ayrıca, Buna ek, yanı sıra, yanı, yanı

GT GD C H L M O
additional /əˈdɪʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ek, ilave, ekstra, fazladan, katma, ilave edilen; USER: ek, ilave, ek bir, fazla, ayrıntılı

GT GD C H L M O
address /əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri; VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek; USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine

GT GD C H L M O
addresses /əˈdres/ = NOUN: kur, kur yapma; USER: adresleri, adres, adreslerini, adresi, adresler

GT GD C H L M O
adds /æd/ = USER: ekler, katıyor, ekliyor, ekleyen, katar

GT GD C H L M O
adjust /əˈdʒʌst/ = VERB: ayarlamak, düzeltmek, belirlemek, uydurmak, alışmak, alıştırmak, halletmek; USER: ayarlamak, ayarlayın, ayarlayabilirsiniz, ayarlama, ayarlamanız

GT GD C H L M O
administration /ədˌmɪn.ɪˈstreɪ.ʃən/ = NOUN: yönetim, idare, uygulama, hükümet, idarecilik, ettirme, bakanlar kurulu, yerine getirme; USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, idaresi, uygulama

GT GD C H L M O
admission /ədˈmɪʃ.ən/ = NOUN: kabul, giriş, itiraf, girme, giriş ücreti, giriş izni, katılma, emme; USER: kabul, giriş, başvuru, edilme, kabulü

GT GD C H L M O
advantage /ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat; USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak

GT GD C H L M O
after /ˈɑːf.tər/ = ADVERB: sonra, ardından, daha sonra, arkasından; PREPOSITION: sonra, ardından, peşinden, izleyen, arkasından, göre, -den sonra; ADJECTIVE: sonraki, izleyen, sonra gelen; CONJUNCTION: -dikten sonra; USER: sonra, sonrası, sonrasında, ardından

GT GD C H L M O
against /əˈɡenst/ = ADVERB: karşı, aleyhte, ters olarak; PREPOSITION: karşı, karşısında, aleyhinde, aykırı, dayalı; USER: karşı, karşısında, yönelik, aleyhine, aleyhinde, aleyhinde

GT GD C H L M O
agenda /əˈdʒen.də/ = NOUN: gündem, görüşülecek konular; USER: gündem, gündemi, gündeme, gündeminde, gündemine

GT GD C H L M O
alert /əˈlɜːt/ = VERB: uyarmak, alârma geçirmek, gözünü açmak; ADJECTIVE: uyanık, açıkgöz, tetik, atik; NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti; USER: uyarmak, uyarı, uyarır, uyarısı, uyaracak

GT GD C H L M O
alerts /əˈlɜːt/ = NOUN: tetikte olma, alârm, tehlike işareti; USER: uyarılar, uyarıları, uyarılarını, uyarı, ikazları

GT GD C H L M O
algorithms /ˈalgəˌriT͟Həm/ = NOUN: Arap rakamları sistemi; USER: algoritmalar, algoritmaları, algoritma, algoritmaların, algoritmalarını

GT GD C H L M O
aligned /ˌnɒn.əˈlaɪnd/ = VERB: sıralamak, dizmek, sıraya koymak, dizilmek, hizaya sokmak, sıralanmak; USER: hizalanmış, uyumlu, hizalı, hizalanır, hizalandığından

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allocation /ˈæl.ə.keɪt/ = NOUN: tahsis, ödenek, pay, paylaştırma, dağıtma, bölüştürme, pay ayırma; USER: tahsis, tahsisi, ayırma, dağılımı, tahsisat

GT GD C H L M O
allow /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir

GT GD C H L M O
allowed /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin, izin verilir, izin verilen, evcil, kabulü

GT GD C H L M O
allowing /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin, sağlayan, sağlar, izin veren, sağlayarak

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
already /ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile; USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
amount /əˈmaʊnt/ = NOUN: miktar, tutar, değer, toplam, önem; VERB: anlamına gelmek, toplama ulaşmak, sonuca varmak, eşit olmak, ifade etmek; USER: miktar, miktarı, miktarda, miktarını, tutarı, tutarı

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
analysis /əˈnæl.ə.sɪs/ = NOUN: analiz, çözümleme, inceleme, tahlil; USER: analiz, analizi, analizleri, analizler, analizinde

GT GD C H L M O
analytics /ˌanlˈitiks/ = NOUN: mantıksal analiz, mantıksal çözümleme; USER: analitik, analytics, analizi, analiz, analitiği

GT GD C H L M O
analyze /ˈæn.əl.aɪz/ = VERB: analiz etmek, çözümlemek, incelemek, araştırmak, tahlil etmek; USER: analiz etmek, analiz, analizi, analiz eder, çözümlemek

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
announced /əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak; USER: açıkladı, ilan, duyurdu, açıklandı, açıklanan

GT GD C H L M O
another /əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür; PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür; USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
anytime /ˈen.i.taɪm/ = USER: zaman, her zaman, her, istediğiniz zaman, her an

GT GD C H L M O
anywhere /ˈen.i.weər/ = ADVERB: herhangi bir yere, bir yere, hiçbir yerde; USER: herhangi bir yere, bir yere, yerde, her yerde, yere

GT GD C H L M O
ap = USER: ap, p, Hava Alanı, ap olduğunu, AP'nin

GT GD C H L M O
api /ˌeɪ.piˈaɪ/ = USER: aPI, API'si, API'sı, API'sini

GT GD C H L M O
application /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulama, uygulaması, başvuru, uygulamanın, uygulamaya

GT GD C H L M O
apply /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: uygulamak, geçerli, geçerlidir, uygulanır, uygulayın

GT GD C H L M O
approach /əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs; VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak; USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla

GT GD C H L M O
approval /əˈpruː.vəl/ = NOUN: onay, kabul, onaylama, uygun bulma, onama, beğenme; USER: onay, onayı, onayına, onaylanması, onayını

GT GD C H L M O
approve /əˈpruːv/ = VERB: onaylamak, kabul etmek, beğenmek, onamak, uygun bulmak, uygun görmek, razı olmak; USER: onaylamak, kabul, onaylaması, onaylama, onay

GT GD C H L M O
approved /əˈpruːvd/ = ADJECTIVE: onaylı, izinli, denenmiş, vefalı, vefakâr; USER: onaylı, onaylanmış, onaylanan, onaylanmıştır, kabul

GT GD C H L M O
apt /æpt/ = ADJECTIVE: uygun, yerinde, eğilimli, zeki, eğimli; USER: uygun, apt, yerinde, eğilimli

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
around /əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada; PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı; USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
asap /ˌeɪ.es.eɪˈpiː/ = USER: en kısa zamanda, kısa sürede, kısa zamanda, en kısa, asap

GT GD C H L M O
aspects /ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım; USER: yönleri, yönlerini, yönleriyle, açıdan, yönü

GT GD C H L M O
assay /əˈseɪ/ = NOUN: tahlil, deneme, ayar belirleme; VERB: denemek, ayarını belirlemek, ayarlamak, kalkışmak, değerli maden içermek; USER: tahlil, testi, deney, test, analiz

GT GD C H L M O
asset /ˈæs.et/ = NOUN: varlık, mal, mülk, değerli şey; USER: varlık, varlığın, aktif, varlığı, aktifi

GT GD C H L M O
assets /ˈaset/ = NOUN: varlıklar, aktif, mal varlığı, alacaklar, servet; USER: aktif, varlıklar, varlık, varlıkların, varlıkları

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
attributes /ˈæt.rɪ.bjuːt/ = NOUN: özellik, nitelik, sıfat, sembol, simge, araz; VERB: atfetmek, bağlamak, yormak, dayandırmak; USER: özellikleri, özelliklerini, nitelikleri, öznitelikleri, özniteliklerine

GT GD C H L M O
authorization /ˌɔː.θər.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: yetki, izin, ruhsat; USER: yetki, yetkilendirme, izin, izni, yetkisi

GT GD C H L M O
authorizations /ˌɔː.θər.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: yetki, izin, ruhsat; USER: yetkileri, yetkiler, yetki, izinler, yetkilerinin

GT GD C H L M O
authorized /ˈɔː.θər.aɪz/ = ADJECTIVE: yetkili, izinli, resmi; USER: yetkili, yetki, yetkilidir, izin, yetkilendirilmiş

GT GD C H L M O
auto /ˈɔː.təʊ/ = NOUN: oto, otomobil, araba; VERB: otomobille gezmek, araba ile gezmek; USER: oto, otomobil, otomatik, Auto, araba

GT GD C H L M O
automated /ˈɔː.tə.meɪt/ = VERB: otomatikleştirmek, makineleştirmek; USER: otomatik, otomatik bir, otomatikleştirilmiş, otomasyon, otomatik olarak

GT GD C H L M O
automatically /ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak; USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman

GT GD C H L M O
automation /ˈɔː.tə.meɪt/ = NOUN: otomasyon, özdevin; USER: otomasyon, otomasyonu, Automation, otomatikleştirme

GT GD C H L M O
availability /əˌveɪ.ləˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: bulunma, hazır bulunma, geçerlilik, mevcut olma, müsait olma, geçerlik; USER: durumu, Boş, yer durumu, uygunluk, durumuna bak

GT GD C H L M O
available /əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar; USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli

GT GD C H L M O
average /ˈæv.ər.ɪdʒ/ = NOUN: ortalama, averaj, avarya, hasar, cari fiyat, zarar; ADJECTIVE: ortalama, sıradan; VERB: ortalamasını bulmak, ortalama olarak almak; USER: ortalama, ortalaması, Konukların ortalama, ortalamasının, ortalamanın, ortalamanın

GT GD C H L M O
avoid /əˈvɔɪd/ = VERB: önlemek, kaçınmak, korunmak, sakınmak, uzak durmak, uzak durmak, savuşturmak, iptal etmek; USER: önlemek, kaçınmak, kaçının, bilmek, engellemek

GT GD C H L M O
back /bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt; ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki; ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe; USER: geri, arka, tekrar, sırt, back

GT GD C H L M O
backend = USER: arka uç, backend, uç, arkaplanı

GT GD C H L M O
backup /ˈbæk.ʌp/ = NOUN: yedek, destek, yardım, trafik sıkışıklığı; ADJECTIVE: yedek, destek; USER: yedekleme, yedek, yedeklemek, yedekleyin, sırt

GT GD C H L M O
backups /ˈbæk.ʌp/ = NOUN: yedek, destek, yardım, trafik sıkışıklığı; USER: yedekleme, yedekleri, yedeklemeler, yedeklerini, yedeklemeleri

GT GD C H L M O
backwards /ˈbæk.wədz/ = ADVERB: geriye, geriye doğru, geri, ters, geri geri, tersine, geçmişe, ters olarak; USER: geriye doğru, geriye, geri, geriye dönük, arkaya

GT GD C H L M O
balance /ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak; NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum; USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini

GT GD C H L M O
balances /ˈbæl.əns/ = NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum, ruhsal denge; USER: dengeler, dengeleri, bakiyeleri, bakiyeler, dengelerin

GT GD C H L M O
base /beɪs/ = NOUN: temel, baz, taban, üs, alt, esas, kaide, altlık, dayanak, dip; VERB: dayandırmak; ADJECTIVE: adi; USER: temel, baz, taban, tabanı, üs

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
bases /ˈbeɪ.sɪz/ = NOUN: temel, baz, taban, üs, alt, esas, kaide, altlık, dayanak, dip, kök, depart, saha kenarı, başlangıç sayısı; USER: bazlar, üsleri, tabanları, üslerinden, üsler

GT GD C H L M O
basic /ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli; USER: temel, temel bir, basit, basic, ana

GT GD C H L M O
basis /ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği; USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında

GT GD C H L M O
bb = USER: bb, vB,

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
become /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
before /bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde; PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde; CONJUNCTION: önce; USER: önce, öncesi, daha önce, önceki

GT GD C H L M O
beginning /bɪˈɡɪn.ɪŋ/ = NOUN: başlangıç, baş, köken, kaynak; ADJECTIVE: başlangıç, ilk; USER: başlangıç, başlayan, başlıyor, başlamadan, başında, başında

GT GD C H L M O
behavior /bɪˈheɪ.vjər/ = NOUN: davranış, tutum, hareket, tavır, hareket tarzı; USER: davranış, davranışı, davranışını, davranışları

GT GD C H L M O
behind /bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde; ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya; USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından

GT GD C H L M O
bellies /ˈbel.i/ = NOUN: göbek, karın, mide, iştah, telli çalgının ön kısmı; USER: karınlarına, karınlarını, karnı, karınları, göbekli

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
bill /bɪl/ = NOUN: fatura, tasarı, banknot, senet, hesap, tahvil, gaga, burun, kâğıt para, afiş; VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak; USER: fatura, faturası, tasarıyı, tasarı, bill

GT GD C H L M O
billet /ˈbɪl.ɪt/ = NOUN: kütük, görev, konak yeri, konak tezkeresi, iş, konaklama yeri, metâl çubuk; VERB: konaklatmak; USER: kütük, kütüğün, kütüğü

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
box /bɒks/ = NOUN: kutu, sandık, kulübe, loca, şimşir, yumruk, televizyon, şamar; VERB: kutuya koymak, yumruk atmak, kutulamak, sandığa koymak; USER: kutu, kutusu, kutusunda, kutusunu, kutusuna

GT GD C H L M O
broken /ˈbrəʊ.kən/ = ADJECTIVE: kırık, kırılmış, bozuk, parçalanmış, arızalı, kesik, yıkılmış, çökmüş, çiğnenmiş, ihlâl edilmiş; USER: kırık, kırılmış, bozuk, bozuldu, kırıldı, kırıldı

GT GD C H L M O
browser /ˈbraʊ.zər/ = USER: tarayıcı, tarayıcısı, tarayıcınızda, tarayıcımın, tarayıcınızın

GT GD C H L M O
browsers /ˈbraʊ.zər/ = USER: tarayıcılar, tarayıcıları, tarayıcılarda, tarayıcı, tarayıcıların

GT GD C H L M O
budget /ˈbʌdʒ.ɪt/ = NOUN: bütçe, stok, mali program, yığın; VERB: bütçe yapmak, ayarlamak; USER: bütçe, bütçesi, bütçenize, bütçeye, ekonomi

GT GD C H L M O
build /bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış; VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek; USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak

GT GD C H L M O
bulk /bʌlk/ = NOUN: yığın, yük, hacim, kütle, boy, eşya, cüsse, çoğunluk, ekseriyet; ADJECTIVE: toptan; VERB: şişirmek, şişmek, büyümek, önemli olmak; USER: yığın, toplu, dökme, bulk, dökme yük

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
businessman /ˈbɪz.nɪs.mən/ = NOUN: işadamı; USER: işadamı, iş, iş adamı, işadami, businessman

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
buyer /ˈbaɪ.ər/ = NOUN: alıcı, müşteri, satın almacı, satın alma görevlisi; USER: alıcı, Alici, alıcının, alıcıya

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
bypassed /ˈbaɪ.pɑːs/ = VERB: atlatmak, ikinci yol yapmak, dolambaçlı yoldan gitmek, bertaraf etmek; USER: bypass, baypas, atlanır, yan yol, baypas edilmiş

GT GD C H L M O
calculate /ˈkæl.kjʊ.leɪt/ = VERB: hesaplamak, saymak, hesap etmek, tasarlamak, planlamak, güvenmek, hesap yapmak, ihtimal vermek, tahmin etmek, ölçüp biçmek, düşünüp taşınmak, bel bağlamak; USER: hesaplamak, hesapla, hesaplar, hesaplanması, hesaplayabilirsiniz

GT GD C H L M O
calculations /ˌkæl.kjʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: hesaplama, hesap, tahmin, düşünüp taşınma, hesap sonucu, öngörü, çıkar hesabı; USER: hesaplamaları, hesaplamalar, hesapları, hesaplama, hesaplamalarda

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
campaign /kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele; VERB: savaşmak, kampanyaya katılmak, sefere çıkmak, adaylığını koymak, mücâdele vermek; USER: kampanya, kampanyası, kampanyanın, kampanyasının, kampanyayı

GT GD C H L M O
campaigns /kæmˈpeɪn/ = NOUN: kampanya, sefer, seferberlik, savaş, mücâdele; USER: kampanyalar, kampanyaları, kampanya, kampanyalarının, kampanyaların

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
cancel /ˈkæn.səl/ = NOUN: iptal, fesih, silme, çıkarma, bozma; VERB: iptal etmek, kaldırmak, silmek, feshetmek, kısaltmak, geçersiz kılmak, hükümsüz kılmak, etkisiz hale getirmek, boşa çıkarmak, damgalamak, sadeleştirmek; USER: iptal, iptal etmek, iptal etme, cancel, iptal edin

GT GD C H L M O
capabilities /ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar; USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini

GT GD C H L M O
capacity /kəˈpæs.ə.ti/ = NOUN: kapasite, hacim, güç, yetenek, verim, kabiliyet, sıfat, yeterlik, iktidar; ADJECTIVE: azami, maksimum, dolu, ful; USER: kapasite, kapasitesi, kapasiteli, kapasitesini, kapasitesine

GT GD C H L M O
capturing /ˈkæp.tʃər/ = VERB: ele geçirmek, almak, zaptetmek, esir almak, ganimet almak, tutsak etmek, el koymak, çekim alanına almak; USER: yakalama, yakalamak, yakalayan, çekimi, çekmek

GT GD C H L M O
case /keɪs/ = NOUN: durum, dava, kasa, olay, çanta, kılıf, kutu, hasta, mahfaza, husus, kovan, kap, delil, sorun, görüş, kanıt, valiz, neden, hukuksal olay, tuhaf tip, gözetlemek, dikizlemek, kutulamak, yerine koymak, kaplamak, ciltlemek, örtmek; USER: durum, durumda, durumunda, halinde, vaka

GT GD C H L M O
cast /kɑːst/ = NOUN: döküm, oyuncular, alçı, atma, kalıp, biçim, rol dağıtımı, fırlatma, zarda gelen sayı; VERB: atmak, fırlatmak, dökmek; USER: döküm, dökme, cast, atmak, artığını

GT GD C H L M O
catalog /ˈkæt.əl.ɒɡ/ = NOUN: katalog, fihrist, kütüphane kitap listesi, ardarda olaylar dizisi, olaylar dizisi; USER: katalog, katalogu, kataloğu, kataloğumuza, kataloğunu

GT GD C H L M O
categories /ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre; USER: kategoriler, kategorileri, kategori, kategorilerde, kategoride

GT GD C H L M O
centralization /ˈsen.trə.laɪz/ = NOUN: merkezileştirme, merkezcilik; USER: merkezileştirme, merkezileşme, merkezileşmesi, merkeziyetçilik, merkezileştirilmesi

GT GD C H L M O
centralized /ˈsen.trə.laɪz/ = VERB: merkezleştirmek, merkezde toplamak, merkeze bağlamak, merkezleşmek, merkeze bağlanmak; USER: merkezi, merkezi bir, merkezileştirilmiş, merkezileşmiş, merkeziyetçi

GT GD C H L M O
certain /ˈsɜː.tən/ = ADJECTIVE: belirli, belli, kesin, emin, belirlenmiş, muhakkak, güvenilir, kuşkusuz, şüphesiz, herhangi bir, falanca, mutlâk; USER: belli, belirli, bazı, belirli bir, belli bir

GT GD C H L M O
certainly /ˈsɜː.tən.li/ = ADVERB: kesinlikle, şüphesiz, elbette, kuşkusuz, muhakkak; USER: kesinlikle, şüphesiz, elbette, kesin, mutlaka

GT GD C H L M O
challenge /ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek; NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma; USER: meydan okumak, itiraz, meydan okuma, meydan, karşı

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
changed /tʃeɪndʒd/ = ADJECTIVE: değiştirilmiş, değişmiş; USER: değişmiş, değiştirilmiş, değişti, değiştirildi, değiştirilebilir

GT GD C H L M O
changes /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin

GT GD C H L M O
changing /ˈtʃeɪn.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: değişen; NOUN: değiştirme, değişim, değişme, bozma; USER: değişen, değiştirerek, değiştirme, değişiyor, değiştirmek

GT GD C H L M O
channel /ˈtʃæn.əl/ = NOUN: kanal, oluk, bağlantı, iletişim, nehir yatağı, suyolu, yol, yön; VERB: kanala dökmek, kanal açmak, maceraya sevketmek; USER: kanal, kanalı, kanallı, kanalın, kanala

GT GD C H L M O
characters /ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak; USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden

GT GD C H L M O
charge /tʃɑːdʒ/ = NOUN: ücret, talep, şarj etme, yük, masraf, görev, suçlama, sorumluluk, yükleme, hücum; VERB: şarj etmek, doldurmak; USER: ücret, şarj, sorumlu, masrafsızdır, ücretsiz

GT GD C H L M O
chart /tʃɑːt/ = NOUN: grafik, tablo, çizelge, plan, deniz haritası, kroki, portolon, harita köşkü, popüler müzik listesi; VERB: planlamak, çizelge ile göstermek, plânını çizmek, haritasını yapmak; USER: grafik, grafiğe, grafiğini, grafiği, çizelgesine

GT GD C H L M O
charter /ˈtʃɑː.tər/ = NOUN: kiralama, tüzük, sözleşme, patent, kontrat, ayrıcalık; VERB: kiralamak, tutmak, vermek, tanımak; USER: kiralama, tüzük, Şartı, charteri, kiralık

GT GD C H L M O
chasing /CHās/ = NOUN: takip, takip etme; USER: takip, kovalayan, peşinde

GT GD C H L M O
check /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: kontrol, kontrol edin, check, onay, oda

GT GD C H L M O
checked /tʃekt/ = ADJECTIVE: kareli, damalı, ekoseli; USER: kontrol, teslim, işaretli, checked, kontrol etti

GT GD C H L M O
checks /tʃek/ = NOUN: kontrol, check, çek, denetleme, denetim, engel, şah, kontrol işareti; VERB: denetlemek, kontrol etmek, gözden geçirmek, kontrol işareti koymak; USER: çek, kontroller, kontrol, kontrolleri, çekler

GT GD C H L M O
chicks /CHik/ = USER: civcivler, civciv, chicks, civcivlerin, hatunlar,

GT GD C H L M O
child /tʃaɪld/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün; USER: çocuk, çocuğun, çocuk için, alt, çocuğunuzun

GT GD C H L M O
choose /tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak; USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz

GT GD C H L M O
citrix = USER: citrix, Citrix®,

GT GD C H L M O
city /ˈsɪt.i/ = NOUN: şehir, kent, şehir halkı, büyük kasaba; ADJECTIVE: kent; USER: şehir, şehrin, şehri, kent

GT GD C H L M O
clear /klɪər/ = ADJECTIVE: açık, net, temiz, berrak, belirgin, şeffaf, belli, anlaşılır, saydam; VERB: temizlemek, gidermek; ADVERB: açıkça; USER: temizleyin, açık, temizlemek, silmek, kaldırın

GT GD C H L M O
click /klɪk/ = NOUN: temizleme, temizlik, tasfiye, vurgun, avanta, büyük temizlik

GT GD C H L M O
client /ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke; USER: müşteri, istemci, istemcisi, istemcinin, müşterinin

GT GD C H L M O
cloud /klaʊd/ = NOUN: bulut, küme, gölge, bulanıklık, sürü; VERB: bulutla kaplamak, bulutlanmak, bulanıklaşmak, karartmak, örtmek, gölgelemek, lekelemek; USER: bulut, Cloud, bulutu, bulutlar, bulutun

GT GD C H L M O
coat /kəʊt/ = NOUN: kat, ceket, palto, tabaka, manto, kaban, örtü, post, kabuk, parka, kaput; VERB: kaplamak, örtmek, sarmak, sürmek; USER: kat, ceket, mont, coat, palto

GT GD C H L M O
cockpit /ˈkɒk.pɪt/ = NOUN: pilot kabini, sürücü yeri, horoz dövüşü alanı, mücâdele alanı, alçak güverte; USER: kokpit, havuzluk, kapli havuz, kokpitte, kokpiti

GT GD C H L M O
code /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak; USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları

GT GD C H L M O
color /ˈkʌl.ər/ = NOUN: renk, boya, ten rengi, ton, içyüzü, bet beniz, yüz rengi; VERB: renklendirmek, kızarmak, renk katmak, renk vermek, boyamak; USER: renk, renkli, rengi, rengim, rengini

GT GD C H L M O
columns /ˈkɒl.əm/ = NOUN: sütun, kolon, direk, makale, basamak; USER: sütunlar, sütun, sütunları, sütununa, sütunların

GT GD C H L M O
combination /ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır; USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu

GT GD C H L M O
combined /kəmˈbaɪn/ = ADJECTIVE: kombine, birleşik, bileşik, karma, karışık; USER: kombine, birlikte, araya, birleştirilir, birleştirilmiş

GT GD C H L M O
comes /kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen

GT GD C H L M O
coming /ˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: gelen, gelecek; NOUN: gelme, geliş, yaklaşma, varış; USER: gelen, gelecek, geliyor, önümüzdeki, çıkan

GT GD C H L M O
communicate /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
commute /kəˈmjuːt/ = VERB: hafifletmek, çevirmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek, takas etmek, evle iş arasını trenle gidip gelmek; USER: hafifletmek, gidip, commute, değişme, çevirmek

GT GD C H L M O
compact /kəmˈpækt/ = ADJECTIVE: kompakt, yoğun, sıkı, özlü, öz, kısa ve etkili; VERB: sıkıştırmak, sıkılaştırmak, yoğunlaştırmak; NOUN: sözleşme, anlaşma, pudralık, küçük araba; USER: kompakt, kompakt bir, küçük, compact, yoğun

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
comparison /kəmˈpær.ɪ.sən/ = NOUN: karşılaştırma, kıyaslama, mukayese, kıyas, benzetme, benzerlik, üstünlük derecesini gösterme; USER: karşılaştırma, karşılaştırması, karşılaştırılması, karşılaştırmak, karşılaştırıldığında

GT GD C H L M O
comparisons /kəmˈpær.ɪ.sən/ = NOUN: karşılaştırma, kıyaslama, mukayese, kıyas, benzetme, benzerlik, üstünlük derecesini gösterme; USER: karşılaştırmalar, karşılaştırmaları, karşılaştırma, karşılaştırmaların, karşılaştırılması

GT GD C H L M O
compatible /kəmˈpæt.ɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: uyumlu, uygun, bağdaşan, geçimli; USER: uyumlu, uyumludur, uyumlu bir, uygun

GT GD C H L M O
complement /ˈkɒm.plɪ.ment/ = NOUN: tamamlayıcı, tümleç, bütün, bütünleyici şey, tamlık, tam kadro, bütünler açı; VERB: tamamlamak; USER: tamamlayıcı, tamamlamak, güzelleştirmek, da güzelleştirmek, tamamlayacak

GT GD C H L M O
complete /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel; USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye

GT GD C H L M O
comply /kəmˈplaɪ/ = VERB: uymak, boyun eğmek, razı olmak; USER: uymak, uygun, uyumlu, uyum, yerine

GT GD C H L M O
component /kəmˈpəʊ.nənt/ = NOUN: bileşen, parça, eleman, öğe, tamamlayıcı parça; ADJECTIVE: bileşen, tamamlayıcı, bileşimde yeralan; USER: bileşen, bileşeni, bileşenidir, bileşenin, bileşenini

GT GD C H L M O
components /kəmˈpəʊ.nənt/ = NOUN: bileşen, parça, eleman, öğe, tamamlayıcı parça; USER: bileşenler, bileşenleri, bileşenlerin, parçaları, bileşenlerinin

GT GD C H L M O
concept /ˈkɒn.sept/ = NOUN: kavram, fikir, görüş, mefhum, tasavvur, hayal etme; USER: kavram, kavramı, kavramını, konsepti, konsept

GT GD C H L M O
configurable = USER: yapılandırılabilir, ayarlanabilir, konfigüre, yapılandırılabilir bir, konfigüre edilebilir

GT GD C H L M O
configuration /kənˌfɪɡ.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: biçim, gruplaşma, konum, gezegenlerin konumu, yıldız kümesi; USER: yapılandırma, yapılandırması, konfigürasyon, yapılandırmasını, konfigürasyonu

GT GD C H L M O
configure /kənˈfɪɡ.ər/ = USER: yapılandırma, yapılandırmak, yapılandırabilirsiniz, yapılandırın, yapılandırmanız

GT GD C H L M O
configured /kənˈfɪɡ.ər/ = USER: yapılandırılmış, konfigüre, yapılandırılabilir, yapılandırılır, yapılandırılan

GT GD C H L M O
confirm /kənˈfɜːm/ = VERB: onaylamak, doğrulamak, tasdik etmek, kuvvetlendirmek, tasdiklemek, takviye etmek, kiliseye kabul etmek; USER: onaylamak, onaylayın, teyit, doğrulamak, onaylayınız

GT GD C H L M O
connect /kəˈnekt/ = VERB: bağlanmak, bağlamak, birleştirmek, bitiştirmek, devreye sokmak, iletişim sağlamak, ilgili olmak; USER: bağlamak, bağlanmak, bağlayın, bağlantı, bağlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
connection /kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık; USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı

GT GD C H L M O
considered /kənˈsɪd.əd/ = ADJECTIVE: düşünülmüş, dikkate alınmış, saygıdeğer; USER: kabul, olarak kabul, dikkate, olarak, ele

GT GD C H L M O
consistent /kənˈsɪs.tənt/ = ADJECTIVE: tutarlı, sürekli, istikrarlı, uygun, kalıcı, bağıntılı; USER: tutarlı, tutarlı bir, uyumlu, sürekli, istikrarlı

GT GD C H L M O
console /kənˈsəʊl/ = NOUN: konsol, raf, klavye, kumanda paneli, masa; VERB: avutmak, teselli etmek, avunmak; USER: konsol, teselli, konsolu, konsola, console

GT GD C H L M O
consumed /kənˈsjuːm/ = VERB: tüketmek, harcamak, bitirmek, sarfetmek, ziyan etmek, yakıp kül etmek; USER: tüketilen, tüketilir, tüketilmesi, tüketilmektedir, tüketilmelidir

GT GD C H L M O
consumption /kənˈsʌmp.ʃən/ = NOUN: tüketim, harcama, verem, bitirme, tüberküloz; USER: tüketim, tüketimi, tüketimini, tüketiminin, tüketimine

GT GD C H L M O
contain /kənˈteɪn/ = VERB: içermek, kapsamak, tutmak, ihtiva etmek, zaptetmek, içine almak, frenlemek, eşit olmak; USER: içermek, içeren, içerir, içerebilir, ihtiva, ihtiva

GT GD C H L M O
content /kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk; ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı; USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin

GT GD C H L M O
continue /kənˈtɪn.juː/ = VERB: devam etmek, sürdürmek, sürmek, uzatmak, kalmak, uzamak, ertelemek; USER: devam etmek, sürdürmek, devam, devam ediyor, devam edin, devam edin

GT GD C H L M O
control /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda

GT GD C H L M O
conventions /kənˈven.ʃən/ = NOUN: kongre, toplantı, düzen, toplanma, adet, toplama; USER: sözleşmeler, kuralları, kongre, sözleşmeleri, sözleşmelerin

GT GD C H L M O
convert /kənˈvɜːt/ = VERB: dönüştürmek, çevirmek, değiştirmek, değişmek, dönüşmek, inancını değiştirmek, dininden döndürmek, arıtmak, sayı yapmak; NOUN: dönme, din değiştiren kimse, inancı değişen kimse; USER: dönüştürmek, dönüştürebilirsiniz, dönüştüğünde, dönüştürme, dönüştürün

GT GD C H L M O
copies /ˈkɒp.i/ = NOUN: kopya, nüsha, metin, suret, örnek, poz, senet; VERB: çoğaltmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopyasını çıkarmak, taklit etmek, örnek almak, kopyası çıkarılabilmek; USER: kopya, kopyalarını, kopyaları, kopyalar, kopyasını

GT GD C H L M O
copying /ˈkɒp.i/ = ADJECTIVE: kopyalanan; USER: kopyalama, kopyalayarak, kopyalarken, kopyalamak, fotokopi, fotokopi

GT GD C H L M O
corps /kɔːr/ = NOUN: kolordu, birlik, heyet, topluluk, kıta; USER: kolordu, Corps, teşkilatı, gövdeleri, birlik

GT GD C H L M O
correct /kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek; ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz; USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi

GT GD C H L M O
corresponding = ADJECTIVE: uyan, eş, yerini tutan, mektuplaşan, yazışan; USER: uyan, ilgili, karşılık gelen, gelen, uygun

GT GD C H L M O
cost /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı

GT GD C H L M O
costing /ˈkɒs.tɪŋ/ = NOUN: fiyat tespiti; USER: maliyet, mal, maliyetleme, maliyetlendirme, maliyeti

GT GD C H L M O
costings /ˈkɒs.tɪŋ/ = NOUN: fiyat tespiti; USER: tedbirleri için yapılacak harcamalar,

GT GD C H L M O
costs /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyetleri, maliyeti, masrafları, maliyetlerini, maliyetler

GT GD C H L M O
could /kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek; USER: olabilir, ebil, could, could

GT GD C H L M O
count /kaʊnt/ = VERB: saymak, sayılmak, hesaba katmak, varsaymak, sayı saymak, addetmek, önemi olmak; NOUN: sayma, sayı, hesap, dava maddesi, kont, hesaba katma, önemseme, iddialar; USER: saymak, sayılır, sayım, güvenebilirsiniz, sayılmaz

GT GD C H L M O
covered /-kʌv.əd/ = ADJECTIVE: kaplı, kapalı, kaplanmış, örtülü, kapatılmış, saklı; USER: kapalı, kaplı, kapsamında, kapsamındadır, kaplıdır

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
creates /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturur, yaratır, yaratan, oluşturan, yaratmaktadır

GT GD C H L M O
creating /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken

GT GD C H L M O
creation /kriˈeɪ.ʃən/ = NOUN: yaradılış, oluşum, kreasyon, eser, hilkat, evren, buluş, alem, atama; USER: oluşturma, oluşturulması, yaratma, yaratılması, yaratılış

GT GD C H L M O
credit /ˈkred.ɪt/ = NOUN: kredi, alacak, itibar, güven, vade, saygınlık, kazanç, beğeni, emniyet, hesaptaki para miktarı, inanma; VERB: kredi vermek, inanmak, yatırmak, güvenmek, kredisine yazmak; USER: kredi, Hesaba, Hesaba Para, Credit, kredisi, kredisi

GT GD C H L M O
criteria /krīˈti(ə)rēən/ = NOUN: kriter, ölçüt, kıstas, ayırıcı özellik; USER: kriterleri, kriterler, kriterlere, kriterlerine, kriterlerini

GT GD C H L M O
cumulative /ˈkyo͞omyələtiv,-ˌlātiv/ = ADJECTIVE: birikimli, birikmiş, kümülativ, toplanmış, eklenerek artan; USER: birikimli, kümülatif, toplu, toplam, birikmiş

GT GD C H L M O
currencies /ˈkʌr.ən.si/ = NOUN: para, döviz, geçerlilik, tedavül, değer, geçerlik, dolaşım, devir, yaygınlık; USER: para birimleri, para, birimleri, Ana para birimleri, para birimlerinin

GT GD C H L M O
currently /ˈkʌr.ənt/ = ADVERB: şu anda, halen, bu günlerde; USER: şu anda, anda, henüz, şu, halen

GT GD C H L M O
customer /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
cycle /ˈsaɪ.kl̩/ = NOUN: devir, bisiklet, devre, aşama, motosiklet, dolaşım, dönme, seri, dizi, zaman; VERB: bisiklete binmek, devir yaptırmak, pedal çevirmek, devreden geçirmek; USER: devir, bisiklet, döngüsü, döngü, çevrim

GT GD C H L M O
dashboard /ˈdæʃ.bɔːd/ = NOUN: gösterge paneli, kontrol paneli, çamurluk; USER: gösterge paneli, pano, paneli, dashboard, tablosu

GT GD C H L M O
dashboards /ˈdæʃ.bɔːd/ = NOUN: gösterge paneli, kontrol paneli, çamurluk; USER: panoları, gösterge tabloları, gösterge panoları, panolar, tabloları

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
database /ˈdeɪ.tə.beɪs/ = USER: veritabanı, veri tabanında, veritabanını, veritabanına, veritabanında

GT GD C H L M O
date /deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade; VERB: çıkmak, buluşmak, tarih atmak, zamanını belirlemek; USER: tarih, tarihi, tarihinden, tarihe, güncel

GT GD C H L M O
dates /deɪt/ = NOUN: tarih, randevu, buluşma, zaman, dönem, hurma, flört, vade; USER: tarihleri, tarih, tarihlerinizi, tarihlerini, tarihler

GT GD C H L M O
days /deɪ/ = NOUN: günler; USER: günler, gün, günü, günde, günlerde, günlerde

GT GD C H L M O
decide /dɪˈsaɪd/ = VERB: karar vermek, belirlemek, kararlaştırmak, karar verdirmek, karar vermesini sağlamak, hüküm vermek, sonuca varmak, azmetmek; USER: karar vermek, karar, karar verin, karar verir, karar vermenize, karar vermenize

GT GD C H L M O
decision /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının

GT GD C H L M O
decisions /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını

GT GD C H L M O
decrease /dɪˈkriːs/ = VERB: azaltmak, küçültmek, azalmak, eksiltmek, küçülmek, eksilmek, inmek, düşmek; NOUN: azalma, düşüş, azaltma, küçülme, eksiltme, eksilme; USER: azaltmak, azalma, azaltılması, azalır, düşürmek

GT GD C H L M O
default /dɪˈfɒlt/ = NOUN: kusur, yükümlülüğünü yerine getirmeme, gelmeme, ihmâl, gıyap, yeralmama; VERB: yükümlülüğünü yerine getirmemek, görevi yapmakta kusur işlemek, mahkemeye gelmemek, hükmen yenik sayılmak, gıyabında hüküm vermek, karşılaşmaya katılmamak; USER: varsayılan, Standart, default, öntanımlı, varsayılan olarak

GT GD C H L M O
define /dɪˈfaɪn/ = VERB: tanımlamak, belirlemek, belirtmek, tarif etmek; USER: tanımlamak, tanımlayabilirsiniz, tanımlar, tanımlayan, tanımlayın

GT GD C H L M O
defined /diˈfīn/ = VERB: tanımlamak, belirlemek, belirtmek, tarif etmek; USER: tanımlı, tanımlanmış, tanımlanan, tanımlanır, tanımlandığı

GT GD C H L M O
delete /dɪˈliːt/ = VERB: silmek, çıkarmak, kazımak; USER: silmek, silin, silme, silebilirsiniz, silebilir

GT GD C H L M O
deleting /dɪˈliːt/ = VERB: silmek, çıkarmak, kazımak; USER: silme, silerek, silmek, silinmesi, silmeden

GT GD C H L M O
delivered /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim, verilen, gönderiyoruz, teslim edilen

GT GD C H L M O
deliveries /dɪˈlɪv.ər.i/ = NOUN: teslim, doğum, teslim etme, dağıtma, doğurma, konuşma, verim, devretme; USER: teslimatlar, teslimat, servis, teslimatları, doğum

GT GD C H L M O
delivers /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: sunar, teslim, sağlar, sunuyor, sunan

GT GD C H L M O
demand /dɪˈmɑːnd/ = NOUN: talep, istek, ihtiyaç, rağbet, gereksinim, istem, isteme, hak iddiası; VERB: istemek, talep etmek, sormak, hak iddia etmek; USER: talep, talebi, talebin, talebinin, talebini

GT GD C H L M O
demands /dɪˈmɑːnd/ = NOUN: talep, istek, ihtiyaç, rağbet, gereksinim, istem, isteme, hak iddiası; VERB: istemek, talep etmek, sormak, hak iddia etmek; USER: talepleri, taleplerini, talep, taleplerine, talepler

GT GD C H L M O
democratic /ˌdeməˈkratik/ = ADJECTIVE: demokratik, demokrasiye uygun, demokratik partiye ait; USER: demokratik, demokratik bir, demokrat, demokrasi

GT GD C H L M O
designed /dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı; USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış

GT GD C H L M O
designer /dɪˈzaɪ.nər/ = NOUN: tasarımcı, desinatör, modacı, modelist, stilist, düzenbaz kişi, dalavereci kişi; USER: tasarımcı, tasarımcısı, tasarım, tasarımcının, designer

GT GD C H L M O
desktop /ˈdesk.tɒp/ = USER: masaüstü, masaüstünde, masaüstünüzde, masaüstüne, masaüstünüze

GT GD C H L M O
detail /ˈdiː.teɪl/ = NOUN: detaylar, detay, ayrıntı, ayrıntısıyla uğraşma, ayrıntılı plân, özel göreve verme; VERB: detayına girmek, ayrıntılı anlatmak, özel göreve vermek; USER: detay, ayrıntı, detaylar, ayrıntılı, detaylı

GT GD C H L M O
detailed /ˈdiː.teɪld/ = ADJECTIVE: ayrıntılı, detaylı, etraflı; USER: ayrıntılı, detaylı, detaylar, ayrıntılı bir, detaylı bir

GT GD C H L M O
details /ˈdiː.teɪl/ = NOUN: ayrıntılar, teferruat; USER: ayrıntılar, bilgilerini, detayları, detayı, ayrıntıları, ayrıntıları

GT GD C H L M O
develop /dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak; USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir

GT GD C H L M O
different /ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer; USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli

GT GD C H L M O
differentiate /ˌdɪf.əˈren.ʃi.eɪt/ = VERB: farklılaştırmak, ayırt etmek, ayırdetmek, ayrım yapmak, fark gözetmek, farkı görmek; USER: farklılaştırmak, ayırt, ayrım, ayırmak, birbirinden

GT GD C H L M O
dimension /ˌdaɪˈmen.ʃən/ = NOUN: boyut, ölçü, ebat; VERB: boyutlarını ayarlamak, ölçülerini koymak, çaplamak; USER: boyut, boyuta, boyutu, aralığı, boyutta

GT GD C H L M O
diploma /dɪˈpləʊ.mə/ = NOUN: diploma; USER: diploma, diploması, diplomasına, diplomasını, diplomasının

GT GD C H L M O
direct /daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: direkt, doğru, dolaysız, doğrudan doğruya, kestirme, açık, dürüst; VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek; USER: doğrudan, yönlendirmek, direkt, yönlendirebilirsiniz, yönlendirecektir

GT GD C H L M O
directory /dɪˈrek.tər.i/ = NOUN: rehber, telefon rehberi, rehber kitap, adres defteri, müdüriyet, yönetim kurulu, dinsel kurallar kitabı, Fransız ihtilâli hükümeti beşler heyeti; USER: rehber, dizin, dizini, rehberi, listesi

GT GD C H L M O
disable /dɪˈseɪ.bl̩/ = VERB: sakatlamak, hizmet dışı bırakmak, yetkisini almak, alıkoymak, menetmek, kullanılmaz hale sokmaz, ehliyetini almak; USER: devre dışı, devre dışı bırakmak, kaldırmak, devre dışı bırakın, devre dışı bırakma

GT GD C H L M O
dispatcher /dɪˈspætʃər/ = NOUN: hareket memuru, sevk memuru, üretim plânlama şefi; USER: hareket memuru, Dispatcher, Dispeçörlik, memuru, dağıtım

GT GD C H L M O
display /dɪˈspleɪ/ = NOUN: ekran, görüntü, gösterme, teşhir, sergileme, gösteriş, sergi; VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak; USER: ekran, göstermek, görüntü, görüntülemek, gösterilecek, gösterilecek

GT GD C H L M O
displayed /dɪˈspleɪ/ = VERB: göstermek, sergilemek, teşhir etmek, gözler önüne sermek, gösteriş yapmak, açığa çıkarmak, göz önüne sermek, büyük puntolarla basmak; USER: görüntülenir, görüntülenen, gösterilir, gösterilmiştir, görüntülenebilir

GT GD C H L M O
disruption /dɪsˈrʌpt/ = NOUN: bozulma, parçalanma, kesilme, karışıklığa itme; USER: bozulma, bozulması, kesinti, kesintileri, bozulmasına

GT GD C H L M O
distinguished /dɪˈstɪŋ.ɡwɪʃt/ = ADJECTIVE: seçkin, ünlü, tanınmış, güzide, sivrilmiş, farkedilebilir, görülebilir; USER: seçkin, ayırt edici, seçkin bir, değerli, ayırt

GT GD C H L M O
distribution /ˌdɪs.trɪˈbjuː.ʃən/ = NOUN: dağıtım, dağılım, dağılma, yayılma, yayma, serpme, bölüştürme, düzenleme; USER: dağıtım, dağılımı, dağıtımı, dağılım, dağılımını

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
dock /dɒk/ = NOUN: rıhtım, dok, tersane, gemi havuzu, sanık yeri, yük rampası, kesinti; VERB: rıhtıma yanaşmak, kısaltmak, doka çekmek, uzayda başka gemiye kenetlemek, uzayda kenetlenmek; USER: dok, rıhtım, yuvası, Dock, platformu

GT GD C H L M O
document /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: belge, döküman, evrak, delil; VERB: belgelemek, kanıtlamak, belgelere dayandırmak, dipnotlar koymak, döküman sağlamak; USER: belge, belgenin, belgeyi, doküman, belgesi

GT GD C H L M O
documents /ˈdɒk.jʊ.mənt/ = NOUN: evraklar; USER: evraklar, belgeleri, belgeler, belgelerin, belge

GT GD C H L M O
doesn /ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç

GT GD C H L M O
doors /dɔːr/ = NOUN: kapı, giriş, eşik; USER: kapılar, kapı, kapıları, kapılarını, kapıların, kapıların

GT GD C H L M O
down /daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak; PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca; ADJECTIVE: aşağıya doğru; VERB: indirmek; NOUN: kuştüyü; USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru

GT GD C H L M O
downtime /ˈdaʊn.taɪm/ = USER: kesinti, kesintiler, kesintilerini, duruş, arıza süresini

GT GD C H L M O
draws /drɔː/ = VERB: çekmek, çizmek, almak, düzenlemek, yazmak, resmetmek, kazanmak; NOUN: çekme, kura, çekiş, çekim, çekiliş; USER: çekiyor, çizer, berabere, çeker, çeken

GT GD C H L M O
drop /drɒp/ = NOUN: damla, düşüş, düşme; VERB: bırakmak, düşürmek, çıkarmak, kesmek, atmak, damlatmak, düşmek, damlamak, dalmak; USER: damla, bırakın, bırak, düşmesi, açılan

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
earlier /ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: daha erken, eski, sabık; ADVERB: daha evvel; USER: daha erken, eski, önceki, önce, daha önce, daha önce

GT GD C H L M O
easier /ˈiː.zi/ = USER: daha kolay, kolay, kolaydır, daha, daha kolaydır, daha kolaydır

GT GD C H L M O
easily /ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen; USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
eat /iːt/ = VERB: yemek, yemek yemek, tüketmek, içmek, aşındırmak, kemirmek, çok yemek yemek; USER: yemek, yemeği, akşam yemeği, yemeye, restoranlar

GT GD C H L M O
ecosystem /ˈekōˌsistəm,ˈēkō-/ = NOUN: ekosistem; USER: ekosistem, ekosistemi, ekosistemin, ekosisteminin, ekosisteminde

GT GD C H L M O
effective /ɪˈfek.tɪv/ = ADJECTIVE: etkili, etkin, efektif, geçerli, verimli, etken, etkileyici, tesirli, yürürlükte olan; USER: etkili, etkin, etkili bir, etkin bir, etkilidir, etkilidir

GT GD C H L M O
efficiency /ɪˈfɪʃənsi/ = NOUN: verim, etkinlik, etki, yeterlik, yetenek, rasyonellik, işgüzarlık; USER: etkinlik, verim, verimliliği, verimlilik, verimliliğini

GT GD C H L M O
efficiently /ɪˈfɪʃ.ənt/ = ADVERB: etkili biçimde, verimli biçimde, yeterli olarak, rasyonel olarak; USER: etkili biçimde, verimli biçimde, verimli, etkin, verimli bir

GT GD C H L M O
effort /ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı; USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek

GT GD C H L M O
either /ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de; ADJECTIVE: her iki, her bir; PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri; ADVERB: ister, ne de; USER: ya da, her iki, ya, da, iki

GT GD C H L M O
electronic /ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik; USER: elektronik, electronic, electronic

GT GD C H L M O
ella = USER: ella, ella üzerinde

GT GD C H L M O
email /ˈiː.meɪl/ = USER: e-posta, email, posta, posta

GT GD C H L M O
emails /ˈiː.meɪl/ = USER: e-postaları

GT GD C H L M O
employees /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı

GT GD C H L M O
enable /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: etkinleştirmek, izin, sağlamak, sağlar, etkinleştirmeniz

GT GD C H L M O
enabled /ɪˈneɪ.bl̩d/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: etkin, etkinleştirilmiş, etkinleştirildiğinde, etkinleştirilir, etkinleştirilmişse

GT GD C H L M O
enables /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak

GT GD C H L M O
enabling /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlayan, sağlayarak, etkinleştirme, olanak, etkinleştirerek

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
endorsing /ɪnˈdɔːs/ = VERB: desteklemek, onaylamak, arkasına yazmak, ciro etmek, havale etmek; USER: onaylayarak, onaylamadan, desteklediğini, onayladığını, onaylayan

GT GD C H L M O
enforced /ɪnˈfɔːs/ = ADJECTIVE: zorunlu, mecburi; USER: zorunlu, yürürlüğe, uygulanır, uygulanan, zorlanan

GT GD C H L M O
enforcement /ɪnˈfɔːs/ = NOUN: uygulama, zorlama, infaz; USER: uygulama, icra, uygulanması, uygulayıcı, kuvvetleri

GT GD C H L M O
engine /ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat; VERB: motor takmak, makine takmak; USER: motor, motoru, motorun, makine

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
enhance /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize

GT GD C H L M O
enhanced /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, gelişmiş bir, güçlendirilmiş, geliştirilmiş bir

GT GD C H L M O
enhancement /ɪnˈhɑːns/ = NOUN: artırma, artış, artırılma; USER: artış, artırma, geliştirme, donanım, iyileştirme

GT GD C H L M O
enhancements /enˈhansmənt/ = NOUN: artırma, artış, artırılma; USER: geliştirmeleri, donanımları, geliştirmeler, donanımlar, eklenti

GT GD C H L M O
enhances /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırır, geliştirir, arttırır, geliştiren, artıran

GT GD C H L M O
ensure /ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek; USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak

GT GD C H L M O
enter /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz

GT GD C H L M O
entire /ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at; ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız; USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı

GT GD C H L M O
entries /ˈen.tri/ = NOUN: giriş, girdi, kayıt, girme, madde, katılma, kapı, kalem, antre, sahneye çıkma; USER: girişleri, kayıtlar, girdileri, kayıtları

GT GD C H L M O
entry /ˈen.tri/ = NOUN: giriş, girdi, kayıt, girme, madde, katılma, kapı, kalem, antre, sahneye çıkma; USER: giriş, girişi, girdi, girdisi, girişini

GT GD C H L M O
environment /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında

GT GD C H L M O
environments /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: ortamları, ortamlarda, ortamlar, ortamlarında, ortamlara

GT GD C H L M O
error /ˈer.ər/ = NOUN: hata, yanlışlık, yanlış, yanılgı, suç, falso; USER: hata, hatası, hata ile, error, hata mı

GT GD C H L M O
essay /ˈes.eɪ/ = NOUN: deneme, girişim; VERB: kalkışmak, denemek; USER: deneme, kompozisyon, makale, makalesinde, denemesi

GT GD C H L M O
evasive /ɪˈveɪ.sɪv/ = ADJECTIVE: kaçamak, kaçamaklı, baştan savma, kaçamak yapmaya meyilli; USER: kaçamak, kaçamaklı, evasive, baştan savma, kaçınma

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
event /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği

GT GD C H L M O
events /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların

GT GD C H L M O
ever /ˈev.ər/ = ADVERB: hiç, asla, giderek, her zaman, hep, daima, gitgide, olabildiğince; USER: hiç, şimdiye kadar, her zamankinden, şimdiye, zamankinden, zamankinden

GT GD C H L M O
evolve /ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak; USER: gelişmek, geliştirmek, gelişmeye, evrim, geliştikçe

GT GD C H L M O
exactly /ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam; USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle

GT GD C H L M O
example /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği

GT GD C H L M O
excel /ɪkˈsel/ = VERB: sivrilmek, geçmek, üstün olmak, gölgede bırakmak; USER: sivrilmek, geçmek, excel, Excel'in, Excel'de

GT GD C H L M O
exchange /ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa; VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek; USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz

GT GD C H L M O
exchanging /ɪksˈtʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek, bozmak, almak, çevirmek, karşılıklı alıp vermek, karşılıklı olarak yapmak; USER: alışverişi, değişimi, alışverişinde, karşılıklı, değişim

GT GD C H L M O
excluded /ɪkˈskluːd/ = VERB: dışlamak, hariç tutmak, çıkarmak, dışında tutmak, dahil etmemek, içeri almamak, kovmak; USER: hariç, dışında, dahil, dışı, dışlanmış

GT GD C H L M O
execute /ˈek.sɪ.kjuːt/ = VERB: gerçekleştirmek, yapmak, yerine getirmek, idam etmek, sergilemek, infaz etmek, düzenlemek, ortaya koymak; USER: gerçekleştirmek, yapmak, yürütmek, çalıştırmak, yürütme

GT GD C H L M O
exes /eks/ = NOUN: masraflar, giderler, harcamalar

GT GD C H L M O
existing /ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü; NOUN: olma; USER: mevcut, varolan, var olan

GT GD C H L M O
expanded /ikˈspand/ = VERB: genişletmek, büyütmek, genişlemek, büyümek, açmak, yayılmak, açılmak, şişirmek, gelişmek, şişmek, dönüşmek; USER: genişletilmiş, genişletti, genişletilebilir, genişledi, genişletilmiştir

GT GD C H L M O
explicit /ɪkˈsplɪs.ɪt/ = ADJECTIVE: açık, belirgin, belli, aşikâr, açık sözlü; USER: açık, açık bir, açıkça, belirgin, kesin

GT GD C H L M O
extended /ɪkˈsten.dɪd/ = ADJECTIVE: genişletilmiş, uzun, geniş, uzatılan, uzayan, yayılmış, büyük, büyütülmüş; USER: genişletilmiş, uzun, uzatılmış, geniş, uzun bir

GT GD C H L M O
extensibility = NOUN: uzayabilirlik, uzama kabiliyeti; USER: uzayabilirlik, genişletilebilirlik, genişletilebilirliği, genişleyebilirlik,

GT GD C H L M O
external /ɪkˈstɜː.nəl/ = ADJECTIVE: dış, harici, dışarıdan gelen, yabancı ülkelerle olan; USER: dış, harici, harici bir, dışsal, eksternal

GT GD C H L M O
factors /ˈfæk.tər/ = NOUN: faktör, etken, etmen, katsayı, çarpan, öğe, değişken, tambölen, eleman, kalıtımsal özellik taşıyan gen, aracı kuruluş, finansör, kâhya; USER: faktörler, faktörleri, faktörlerin, faktör, faktörlere

GT GD C H L M O
fast /fɑːst/ = ADJECTIVE: hızlı, hızla, çabuk, süratli, seri, ileri, dayanıklı, sıkı, sabit, solmaz, değişmez, sağlam, uçarı, rengi atmaz, eli çabuk, ayrılmaz, tez canlı, su gibi; ADVERB: hızlı, hızla, süratle, çabucak, sımsıkı, sıkıca, sık sık, defalarca, hoppaca, derin olarak; NOUN: oruç, oruç süresi; VERB: oruç tutmak; USER: hızlı, hızlı bir, hızla, çabuk

GT GD C H L M O
faster /fɑːst/ = INTERJECTION: Hızlan!; USER: daha hızlı, hızlı, hızlı bir, daha hızlı bir

GT GD C H L M O
feature /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellik, özelliği, özelliğini

GT GD C H L M O
features /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere

GT GD C H L M O
feel /fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek; NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi; USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye

GT GD C H L M O
feelings /ˈfiː.lɪŋ/ = NOUN: duygular, gönül; USER: duygular, duygularını, duyguları, duygu, duyguların

GT GD C H L M O
feels /fiːl/ = NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi; VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek; USER: hissediyor, hisseder, geliyor, hissettiriyor, hissettiğini

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
fiat /ˈfiː.æt/ = NOUN: emir, hüküm, irade, resmi izin, karar, yetki; USER: emir, fiat, el Fiat, ikinci el fiat

GT GD C H L M O
field /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alan, alanında, alanı, alanda, alanına

GT GD C H L M O
fields /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların

GT GD C H L M O
file /faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü; VERB: dosyalamak, eğelemek, kayda geçirmek, sıra ile yürümek, törpülemek, pürüzlerini gidermek; USER: dosya, dosyası, dosyasını, dosyayı, dosyasının, dosyasının

GT GD C H L M O
files /faɪl/ = NOUN: dosya, eğe, sıra, klasör, törpü; USER: dosya, dosyaları, dosyalarını, dosyalar, dosyaların

GT GD C H L M O
filter /ˈfɪl.tər/ = NOUN: filtre, süzgeç; VERB: süzmek, filtre etmek, süzülmek, süzerek ayırmak; USER: filtre, filtrelemek, filtre uygulamak, filtresi, süzmek

GT GD C H L M O
filters /ˈfɪl.tər/ = NOUN: filtre, süzgeç; USER: filtreleri, filtreler, filtresi, filtrelerini, filtre

GT GD C H L M O
finally /ˈfaɪ.nə.li/ = ADVERB: nihayet, sonunda, son olarak, en sonunda, sözün kısası; USER: son olarak, sonunda, nihayet, Son, Sonuç olarak, Sonuç olarak

GT GD C H L M O
financial /faɪˈnæn.ʃəl/ = ADJECTIVE: finansal, mali, parasal; USER: mali, finansal, finans, maddi, finansman

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
finish /ˈfɪn.ɪʃ/ = VERB: bitirmek, tamamlamak, bitmek, sona erdirmek, tüketmek, sonuçlanmak, son vermek, sona ermek; NOUN: bitiş, son, tamamlama, cila; USER: bitirmek, tamamlamak, sona, bitiş, sonuna

GT GD C H L M O
fire /faɪər/ = NOUN: yangın, ateş, alev, ocak, ateş etme, ısıtıcı; VERB: kovmak, yakmak, ateşlemek, tutuşturmak, ateş almak, işten atmak; USER: yangın, ateş, yangına, ateşe, itfaiye

GT GD C H L M O
fixed /fɪkst/ = ADJECTIVE: sabit, değişmez, belirlenmiş, kararlaştırılmış, önceden ayarlanmış, solmaz, oynamaz, sağlanmış, uçmaz; USER: sabit, tespit, sabitlenir, giderilen, giderilmiştir

GT GD C H L M O
flexibility /ˈflek.sɪ.bl̩/ = NOUN: esneklik, elastikiyet, bükülebilirlik, uysallık; USER: esneklik, esnekliği, esnekliğini, esnek, esnekliğe

GT GD C H L M O
flexible /ˈflek.sɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: esnek, elastik, değişken, eğilebilir, hareket kabiliyeti yüksek, uysal, yumuşak başlı, sabit olmayan; USER: esnek, esnek bir, esnektir

GT GD C H L M O
focus /ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey; VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak; USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma

GT GD C H L M O
focused /ˈfəʊ.kəst/ = USER: odaklı, odaklanmış, odaklanmıştır, duruldu, odaklanan

GT GD C H L M O
following /ˈfɒl.əʊ.ɪŋ/ = PREPOSITION: ardından, sonra; ADJECTIVE: izleyen, sonraki, müteakip, ertesi, sonra gelen; NOUN: izleme, taraftarlar, hayran kitlesi; USER: ardından, sonra, izleyen, aşağıdaki, takip, takip

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
forced /fɔːst/ = ADJECTIVE: zorunlu, zoraki, mecbur, mecburi; USER: zorunlu, zorunda, zorla, zorladı, zorlandı, zorlandı

GT GD C H L M O
forecast /ˈfɔː.kɑːst/ = NOUN: tahmin; VERB: tahmin etmek, tasarlamak; USER: tahmin, beklentisi, tahmini, tahminlerini, durumu

GT GD C H L M O
forecasting /ˈfɔː.kɑːst/ = VERB: tahmin etmek, tasarlamak; USER: tahmin, tahmini, öngörü, öngörüyor, tahminleri

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
format /ˈfɔː.mæt/ = NOUN: format, biçim, boyut, kitap düzenlemesi, sayfa düzeni; USER: format, biçim, biçimi, formatında, formatı

GT GD C H L M O
formation /fɔːˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: oluşum, formasyon, oluşturma, yapım, düzen, biçimlenme; USER: oluşum, oluşumu, formasyonu, oluşumunu, oluşumuna

GT GD C H L M O
formerly /ˈfɔː.mə.li/ = ADVERB: eskiden, önceden, vaktiyle; USER: eskiden, eski, önce, önceden, eski adıyla

GT GD C H L M O
forms /fɔːm/ = USER: formlar, formları, form, biçimleri, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
forwards /ˈfɔː.wədz/ = ADVERB: ileri, ileriye, öne, ileriye doğru, ileriye yönelik; USER: ileri, ileriye, öne, iletir, öne doğru

GT GD C H L M O
four /fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü; USER: dört, dört adet, dört adet

GT GD C H L M O
framework /ˈfreɪm.wɜːk/ = NOUN: yapı, çatı, iskelet, sistem, kadro; USER: yapı, çatı, iskelet, çerçeve, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
fraud /frɔːd/ = NOUN: dolandırıcılık, hile, sahtekârlık, dolandırıcı, sahtekâr, hilekârlık, hilekâr, hilebaz, numaracı kimse; USER: dolandırıcılık, sahtekarlık, dolandırıcılığı, hile, sahtekarlığı

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
freight /freɪt/ = NOUN: yük, navlun, nakliye, taşıma, taşıma ücreti; VERB: yüklemek, nakletmek, göndermek; USER: yük, navlun, taşımacılığı, nakliye, kargo

GT GD C H L M O
frequent /ˈfriː.kwənt/ = ADJECTIVE: sık, sık görülen, devamlı, hızlı, sık sık olan; VERB: sık sık gitmek, dadanmak; USER: sık, sık sık, sık görülen, sıklıkla, sıkça

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
full /fʊl/ = ADJECTIVE: tam, dolu, geniş, tok, bol, meşgul, öz, etine dolgun, balıketi, elinden gelenin en iyisi, son; NOUN: doluluk, dolu şey, son had; VERB: yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek; USER: tam, dolu, tam bir, tüm, hizmetlere tam

GT GD C H L M O
fully /ˈfʊl.i/ = ADVERB: tam, tamamen, tam olarak, bütünüyle, iyice, etraflıca, enine boyuna, dört dörtlük, tamı tamına, uzun uzadıya; USER: tam, tamamen, tam olarak, tümüyle, bütünüyle

GT GD C H L M O
fun /fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka; USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek

GT GD C H L M O
function /ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet; VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek; USER: fonksiyon, fonksiyonu, işlevi, işlev, işlevini

GT GD C H L M O
functionality /ˌfʌŋk.ʃənˈæl.ə.ti/ = USER: işlevselliği, işlevsellik, işlevi, işlevselliğini, işlevleri

GT GD C H L M O
functions /ˈfʌŋk.ʃən/ = NOUN: fonksiyon, işlev, görev, toplantı, iş, amaç, yükümlülük, hizmet; VERB: çalışmak, işlemek, işlevini yerine getirmek; USER: fonksiyonları, fonksiyonlar, işlevleri, işlevlerine, işlevler

GT GD C H L M O
fund /fʌnd/ = NOUN: fon, sermaye, kaynak, ödenek, para kaynağı; VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: fon, fonu, fonuna, fonun, fonunun

GT GD C H L M O
funding /ˈfʌn.dɪŋ/ = VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: finansman, fon, fonlama, finansmanı, kaynak

GT GD C H L M O
fury /ˈfjʊə.ri/ = NOUN: öfke, hiddet, kızgınlık, çılgınlık, kızma, gazap, sinir, kızgın kadın, şirret kadın, yılan saçlı tanrıça, yılan saçlı üç tanrıçadan biri; USER: öfke, Fury, füril, öfkeyle, öfkesini

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
general /ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef; NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri; USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde

GT GD C H L M O
generate /ˈdʒen.ər.eɪt/ = VERB: oluşturmak, üretmek, meydana getirmek, doğurmak, var etmek, dünyaya getirmek; USER: oluşturmak, üretmek, elde, oluşturur, oluşturabilir

GT GD C H L M O
gives /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; USER: verir, sağlar, veren, veriyor, vermektedir

GT GD C H L M O
giving /ɡɪv/ = NOUN: bağışlama; USER: veren, vererek, vermek, verme, veriyor, veriyor

GT GD C H L M O
going /ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo; ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan; USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
goods /ɡʊd/ = NOUN: mal, eşya, yük; USER: mal, ürünler, ürünleri, malların, mallar

GT GD C H L M O
granting /ɡrɑːnt/ = NOUN: dede ve büyükanne, dede-nine; USER: verilmesi, veren, verme, verilmesine, verilmesini

GT GD C H L M O
greater /ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük

GT GD C H L M O
group /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna

GT GD C H L M O
grouped /gro͞op/ = ADJECTIVE: toplu halde; USER: gruplandırılmış, gruplandırılmıştır, gruplandırılır, gruplanmış, gruplanır

GT GD C H L M O
guarantee /ˌɡær.ənˈtiː/ = NOUN: garanti, güvence, kefil, teminât, kefalet; VERB: garanti etmek, garantiye almak, kefil olmak, söz vermek, teminât vermek; USER: garanti, garantisi, garanti altına, güvence altına, garanti eder

GT GD C H L M O
gym /dʒɪm/ = ABBREVIATION: spor salonu, spor, jimnastik, egzersiz; USER: spor salonu, spor salonunda, spor, spor salonuna, salonu

GT GD C H L M O
hana = USER: hana, hana nın,

GT GD C H L M O
hand /hænd/ = NOUN: el, yardım, taraf, parmak, ibre, alkış, akrep, usta, kurt; ADJECTIVE: el; VERB: vermek, yardım etmek; USER: el, yandan, taraftan, elle, elden

GT GD C H L M O
handling /ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi; USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele

GT GD C H L M O
hanna = USER: hanna, Hanna'nın

GT GD C H L M O
happy /ˈhæp.i/ = ADJECTIVE: mutlu, memnun, kutlu, iyi, mesut, sevinçli, sevindirici, çakırkeyif; USER: mutlu, mutluluk, memnun, happy, mutlu bir, mutlu bir

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
head /hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl; ADJECTIVE: baş, baştaki; USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı

GT GD C H L M O
header /ˈhed.ər/ = NOUN: kafa vuruşu, bağlantı, balıklama dalış, bağ, kafa atma, bağlantı taşı; USER: başlık, başlığı, üstbilgi, üstbilgisi, header

GT GD C H L M O
healing /hiːl/ = NOUN: şifa, iyileşme; ADJECTIVE: iyileştirici, şifalı, iyi gelen; USER: iyileşme, şifa, iyileşmesi, iyileştirici, iyileştirme

GT GD C H L M O
height /haɪt/ = NOUN: yükseklik, boy, doruk, tepe, irtifa, zirve; USER: yükseklik, yüksekliği, yüksekliğini, boy, yükseklikte

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
henna /ˈhen.ə/ = NOUN: kına; USER: kına, bir kına, henna, kınanın,

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
hierarchy /ˈhaɪə.rɑː.ki/ = NOUN: hiyerarşi, aşamalı sistem; USER: hiyerarşi, hiyerarşisi, hiyerarşisinde, hiyerarşisinin, hiyerarşisini

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
higher /ˈhaɪ.ər/ = ADJECTIVE: ileri; ADVERB: daha yukarı; USER: yüksek, daha yüksek, daha, yüksek bir, yüksektir

GT GD C H L M O
highlight /ˈhaɪ.laɪt/ = NOUN: parlak nokta, ilginç olay; USER: vurgulamak, vurgulayın, öğesini vurgulamak, gelmek, üzerine gelmek

GT GD C H L M O
highlighted /ˈhaɪ.laɪt/ = USER: vurgulanan, vurgulanır, vurgulanmış, vurgulanana, vurgulu

GT GD C H L M O
highlights /ˈhaɪ.laɪt/ = NOUN: röfle, hatırda kalıcı sahneler, akılda kalıcı bölümler; USER: olayları, vurgulamaktadır, vurgular, golleri, Maç Özeti

GT GD C H L M O
hind /haɪnd/ = ADJECTIVE: arka, arkadaki, geri; NOUN: dişi geyik, geyik, çiftçi yanaşması; USER: arka, hind, arkadaki

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
hit /hɪt/ = VERB: vurmak, çarpmak, ulaşmak, isabet etmek, yumruk atmak, isabet ettirmek; NOUN: isabet, vuruş, darbe, vurma, başarı, şans; USER: vurmak, isabet, vurdu, hit, çarptı

GT GD C H L M O
html /ˌeɪtʃ.tiː.emˈel/ = USER: html, kopyala, Açık HTML

GT GD C H L M O
https /ˌeɪtʃ.tiː.tiːˈpiː/ = USER: https, HTTPS'yi

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
identical /aɪˈden.tɪ.kəl/ = ADJECTIVE: aynı, özdeş, eş, tıpkı; USER: aynı, özdeş, aynıdır, benzer, eş

GT GD C H L M O
identify /aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek; USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
ifrs = USER: ufrs, ufrs standartlarına göre, ufrs standartlarına, uluslararası finansal raporlama standartlarına, finansal raporlama standartlarına

GT GD C H L M O
image /ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer; USER: görüntü, dosyasını, resim, image, resmi

GT GD C H L M O
immigration /ˌɪm.ɪˈɡreɪ.ʃən/ = NOUN: göç, göçmenlik, göç etme; USER: göç, göçmenlik, göçmen, göçü, göçün

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
impeccable /ɪmˈpek.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: kusursuz, hatasız, günahsız, şüphe edilmeyen; USER: kusursuz, kusursuz bir, sağladığı, şehrindeki, şehrindeki günlerinizi

GT GD C H L M O
implement /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım; USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata

GT GD C H L M O
implemented /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; USER: uygulanan, uygulamaya, hayata, uygulanmaktadır, uygulanması

GT GD C H L M O
import /ɪmˈpɔːt/ = NOUN: ithalat, ithal, ifade, önem, anlam, manâ; VERB: ithal etmek, belirtmek, ifade etmek, ima etmek, önemi olmak; USER: ithal, ithalat, almak, içe, alma

GT GD C H L M O
improved /ɪmˈpruːv/ = ADJECTIVE: gelişmiş, iyileşmiş, düzelmiş, ilerlemiş; USER: gelişmiş, geliştirilmiş, geliştirilmiştir, geliştirilebilir, geliştirdi

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
include /ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak; USER: dahil, içerir, bulunmaktadır, vardır, şunlardır

GT GD C H L M O
includes /ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak; USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, dahildir

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
incorporating /inˈkôrpəˌrāt/ = VERB: dahil etmek, birleştirmek, katmak, birleşmek, anonimleşmek; USER: içeren, birleştiren, dahil, birleşmeyle

GT GD C H L M O
increase /ɪnˈkriːs/ = VERB: artırmak, yükseltmek, artmak, çoğaltmak, büyümek, çoğalmak, üremek, zam yapmak; NOUN: artış, artma, yükselme, büyüme, çoğaltma, çoğalma, üreme, yavrulama; USER: artırmak, artış, arttırmak, artırabilir, artırılması

GT GD C H L M O
increasing /ɪnˈkriːs/ = NOUN: artırma; ADJECTIVE: çoğalan; USER: artırma, artan, artmaktadır, artırarak, artırılması

GT GD C H L M O
increment /ˈɪŋ.krə.mənt/ = NOUN: artış, artım, artma, çoğalma, kazanç, kâr; USER: artırmak, artırmalısınız, arttırmayı, artýrmak, arttırma

GT GD C H L M O
independent /ˌindəˈpendənt/ = ADJECTIVE: bağımsız, serbest, özgür, hür, maddi yönden bağımsız, kendi geçimini sağlayan; USER: bağımsız, bağımsız bir, bağımsız olarak, bağımsızdır, serbest

GT GD C H L M O
indirect /ˌɪn.daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: dolaylı, endirekt, dolambaçlı, doğru olmayan, imalı, kinayeli, aldatıcı; USER: dolaylı, indirekt, dolaylı olarak, dolaylı bir, endirekt

GT GD C H L M O
individual /ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına; NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin

GT GD C H L M O
indoor /ˌɪnˈdɔːr/ = ADJECTIVE: kapalı, dahili, ev içi, içeri; USER: kapalı, iç, kapalı yüzme, ev, iç mekan

GT GD C H L M O
industry /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
informed /ɪnˈfɔːmd/ = ADJECTIVE: haberdar, bilgili, aydın, tahsilli, haberi olan, bilgi alan; USER: bilgi, haberdar, haber, bilgilendirdi, bilgi sahibi

GT GD C H L M O
infrastructure /ˈinfrəˌstrəkCHər/ = NOUN: altyapı, altyapı tesisleri, savunma sistemi; USER: altyapı, altyapısı, altyapısının, altyapısını, altyapının

GT GD C H L M O
initiated /ɪˈnɪʃ.i.eɪt/ = ADJECTIVE: üyeliğe kabul edilmiş, sırları paylaşan kimse; USER: başlatılan, başlatılmıştır, başlattı, başlatılır, başlattığı

GT GD C H L M O
innovations /ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik; USER: yenilikler, yenilikleri, yeniliklerin, yenilik, yeniliklere

GT GD C H L M O
input /ˈɪn.pʊt/ = NOUN: giriş, girdi, veri girişi; USER: giriş, girişi, girdi, input, girişini

GT GD C H L M O
install /ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak; USER: kurmak, yüklemek, yükleyin, yüklemeniz, yükleme

GT GD C H L M O
installation /ˌɪn.stəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: montaj, tesisat, kurma, yerleştirme, üs, atama; USER: montaj, yükleme, kurulum, kurulumu, yüklemesi

GT GD C H L M O
installations /ˌɪn.stəˈleɪ.ʃən/ = NOUN: montaj, tesisat, kurma, yerleştirme, üs, atama; USER: teçhizatları, tesisler, tesisat, tesisatları, kurulumları

GT GD C H L M O
instances /ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek; USER: durumlarda, örnekleri, örneklerini, durumda, örneği

GT GD C H L M O
instead /ɪnˈsted/ = ADVERB: yerine; USER: yerine, bunun yerine, onun yerine, onun yerine

GT GD C H L M O
integrated /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma; USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş

GT GD C H L M O
integration /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = NOUN: bütünleşme, birleştirme, birleşme, integralleme, tamamlama; USER: bütünleşme, entegrasyon, entegrasyonu, entegre, uyum

GT GD C H L M O
integrity /ɪnˈteɡ.rə.ti/ = NOUN: bütünlük, dürüstlük, doğruluk, sağlamlık, tamamlık, istikamet; USER: bütünlük, dürüstlük, bütünlüğü, bütünlüğünü, bütünlüğünün

GT GD C H L M O
intelligence /inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse; USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı

GT GD C H L M O
intelligent /inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta; USER: akıllı, zeki, akıllı bir

GT GD C H L M O
interactive /ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif; USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir

GT GD C H L M O
interesting /ˈɪn.trəs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: ilginç, ilgi çekici, enteresan; USER: ilginç, ilginç bir, ilgini, ilgi çekici, ilginçtir

GT GD C H L M O
interface /ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz; USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini

GT GD C H L M O
internal /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADJECTIVE: iç, dahili, stajyer, içilir; NOUN: yaradılış, doğa; USER: iç, dahili, içsel, içi, internal

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
introduce /ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek; USER: tanıtmak, tanıtmaktır, tanıtılması, tanıtacak, tanıştırmak

GT GD C H L M O
introduced /ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek; USER: tanıttı, tanıtıldı, tanıtılan, ortaya, sunulan

GT GD C H L M O
introduces /ˌɪn.trəˈdjuːs/ = VERB: tanıtmak, tanıştırmak, sunmak, getirmek, öğretmek, ortaya koymak, takdim etmek, başlamak, içeri sokmak, göstermek; USER: tanıttı, tanıtır, sunar, sunuyor, getirmektedir

GT GD C H L M O
introducing /ˌɪn.trəˈdjuːs/ = NOUN: tanıtım; USER: tanıtım, tanıtan, tanıtmak, tanıtılması, getirerek

GT GD C H L M O
introduction /ˌɪn.trəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: giriş, tanıtım, başlangıç, tanıtma, takdim, önsöz, tanıştırma, getirme; USER: giriş, tanıtımı, tanıtım, Introduction, tanıtılması

GT GD C H L M O
invalidation /ɪnˈvæl.ɪ.deɪt/ = NOUN: iptal, geçersiz kılma, fesih, gücünü azaltma, boşa çıkarma; USER: iptal, fesih, geçersizlik, gücünü azaltma, boşa çıkarma,

GT GD C H L M O
inventory /ˈɪn.vən.tər.i/ = NOUN: envanter, stok, sayım defteri; VERB: envanterini yapmak, envantere işlemek; USER: envanter, stok, envanteri, Ölçeği, Inventory

GT GD C H L M O
invoice /ˈɪn.vɔɪs/ = NOUN: fatura; VERB: fatura etmek, fatura çıkarmak; USER: fatura, faturanın, faturası, faturayı, faturada

GT GD C H L M O
invoices /ˈɪn.vɔɪs/ = NOUN: fatura; USER: faturalar, fatura, faturaları, faturaların, faturalarının

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
issue /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: konu, sorun, sorunu, konuda

GT GD C H L M O
issues /ˈɪʃ.uː/ = NOUN: sorun, konu, mesele, sayı, çıkış, çıkarma, basım, yayınlama, sonuç; VERB: ihraç, yayınlanmak, ihraç etmek; USER: sorunları, konular, sorunlar, konularda, konuları

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
item /ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit; ADVERB: keza, dahi, ayrıca, bir de; USER: madde, öğe, ürün, öğeyi, öğesi

GT GD C H L M O
items /ˈaɪ.təm/ = NOUN: madde, kalem, parça, haber, çeşit; USER: ürün, öğeleri, öğeler, öğe, ürünler

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
itself /ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece; USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine

GT GD C H L M O
job /dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat; ADJECTIVE: iş; VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek; USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş

GT GD C H L M O
journal /ˈdʒɜː.nəl/ = NOUN: dergi, günlük, gazete, jurnal, bülten, yevmiye defteri, anı defteri, gündem, şaft yatağı, seyir defteri; USER: dergi, günlük, dergisi, dergide, derginin

GT GD C H L M O
journalist /ˈjərnl-ist/ = NOUN: gazeteci; USER: gazeteci, gazetecinin, muhabiri, gazetecilik, gazeteciye

GT GD C H L M O
judy /ˈjo͞odē/ = NOUN: soytarı; USER: judy, Judy'nin, Çiğdem'in

GT GD C H L M O
keep /kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak

GT GD C H L M O
keeper /ˈkiː.pər/ = NOUN: kaleci, bekçi, bakıcı, koruyucu, sorumlu, işletmeci, muhafız; USER: kaleci, kalecinin, kaleciyi, kaleciyle, kalecisi

GT GD C H L M O
kept /kept/ = VERB: tutmak, korumak, sağlamak, kalmak, sürdürmek, bulundurmak, durmak, devam ettirmek, uymak, alıkoymak, bakmak, temelli almak, gözkulak olmak, kutlamak, işletmek; USER: muhafaza, tuttu, devam, tutulur, tutulması

GT GD C H L M O
key /kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi; ADJECTIVE: kilit, ana; VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak; USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit

GT GD C H L M O
keypad /ˈkiː.pæd/ = NOUN: klavye; USER: klavye, tuş takımı, keypad, tuş takımını, tusu

GT GD C H L M O
kpi /ˌkeɪ.piːˈaɪ/ = USER: kpi, ABG, KPI'yi

GT GD C H L M O
landscape /ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj; VERB: bahçe düzenlemek; USER: manzara, peyzaj, yatay, Landscape, Manzarası

GT GD C H L M O
landscapes /ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj; USER: manzara, manzaralar, Manzaraları, peyzaj, Landscapes

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
last /lɑːst/ = NOUN: son, son şey; ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece; ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda; USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son

GT GD C H L M O
lastly /ˈlɑːst.li/ = ADVERB: son olarak, nihayet; USER: son olarak, son, son olarak da, nihayet

GT GD C H L M O
later /ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan; USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha

GT GD C H L M O
layer /ˈleɪ.ər/ = NOUN: katman, tabaka, kat, döşeyen kimse, yumurtlayan, topçu; VERB: daldırma yapmak, daldırmak, kat kat yapmak; USER: katman, tabaka, kat, katmanı, tabakası

GT GD C H L M O
leas /lē/ = NOUN: otlak, çayır; USER: açılacak, açılacak en az, açılacak en, Leas

GT GD C H L M O
least /liːst/ = ADJECTIVE: en az, asgari, en küçük, en ufak; NOUN: en az derece, en az miktar; ADVERB: en az derece; USER: en az, en, az, en azından, en azından

GT GD C H L M O
leave /liːv/ = NOUN: izin, veda, müsaade, ruhsat; VERB: bırakmak, ayrılmak, terketmek, kalkmak, kalmak, yola çıkmak, unutmak, vazgeçmek, caymak; USER: ayrılmak, bırakmak, terk, bırakın, bırakmayın

GT GD C H L M O
ledger /ˈledʒ.ər/ = NOUN: defteri kebir, ana defter, mezarın kapak taşı, travers, üst germe; USER: defteri kebir, defter, defterine, muhasebe, defteri

GT GD C H L M O
legal /ˈliː.ɡəl/ = ADJECTIVE: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, kanuni, adli, resmi; USER: yasal, hukuki, tüzel, hukuk, yasal bir

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
letter /ˈlet.ər/ = NOUN: mektup, harf, belge, evrak, betik; VERB: basmak, kitap harfiyle yazmak, başlık basmak; USER: mektup, yazmak, Mektup yazmak, harfli, mektubu

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
levels /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza; VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek; USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi

GT GD C H L M O
leverage /ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi; USER: baskı, kaldıraç, leverage

GT GD C H L M O
leverages /ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi; USER: güçlendirir, yararlanır, leverages, yararlanmaktadır, yararlanıyor

GT GD C H L M O
library /ˈlaɪ.brər.i/ = NOUN: kütüphane, kitaplık, çalışma odası; USER: kütüphane, kütüphanesi, kitaplığı, kitaplık, kütüphanede

GT GD C H L M O
license /ˈlaɪ.səns/ = NOUN: lisans, lisans, ruhsat, ruhsat, ehliyet, ehliyet, aşırı serbestlik, aşırı serbestlik; VERB: yetki vermek, yetki vermek, ruhsat vermek, ruhsat vermek; USER: lisans, lisansı, ruhsat, belgesi, lisansını

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
lifecycle /ˈlaɪsənsər/ = USER: yaşam döngüsü, ömrü, Kullanım Ömrü, yaşam çevrimi, yaşam döngüsünün

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
limited /ˈlɪm.ɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, sınırlanmış, kıt; NOUN: ekspres tren, ekspres otobüs; USER: sınırlı, sınırlı bir, Popüler, kısıtlı, belirli, belirli

GT GD C H L M O
link /lɪŋk/ = NOUN: bağlantı, bağ, halka, eklem, kol düğmesi, meşale; VERB: bağlamak, bağlantı kurmak, eklemek, ulamak, birleşmek, eklenmek; USER: bağlantı, linki, bağlantıya, bağlantıyı, bağlantısını

GT GD C H L M O
linked /ˈseks.lɪŋkt/ = ADJECTIVE: bağımlı, tabi; USER: bağlantılı, bağlı, bağlantılıdır, bağlıdır, bağlantı

GT GD C H L M O
links /lɪŋks/ = NOUN: golf sahası, sahildeki çimli kumul; USER: bağlantılar, bağlantıları, linkleri, görüntüle, linkler

GT GD C H L M O
linux /ˈlaɪnəks/ = USER: linux, Linux'un

GT GD C H L M O
list /lɪst/ = NOUN: liste, cetvel, kumaş kenarı, geminin yan yatması; VERB: listelemek, listeye yazmak, kaydetmek, yana yatmak; USER: liste, listesi, listesini, listesinde, listesine, listesine

GT GD C H L M O
listed /list/ = ADJECTIVE: kayıtlı, kaydedilmiş; USER: listelenen, yer, listede, listelenir, listelenmiştir

GT GD C H L M O
lists /lɪst/ = NOUN: er meydanı, parmaklıklar, yarışma pisti; USER: listeleri, listeler, listelerini, listesi, liste

GT GD C H L M O
little /ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü; ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç; NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman; USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az

GT GD C H L M O
loading /lōd/ = NOUN: yükleme, yük, doldurma, film takma; USER: yükleme, loading, yükleniyor, yüklemeden, yüklenirken

GT GD C H L M O
local /ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan; NOUN: yöre sakini, sakin; USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local

GT GD C H L M O
location /ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı; USER: konum, yer, konumu, location, yeri

GT GD C H L M O
locations /ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı; USER: yerleri, yerlerde, yer, yerle, konumları

GT GD C H L M O
lock /lɒk/ = VERB: kilitlemek, bağlamak, bloke etmek, takılmak, kanal havuzuna sokmak, birbirine geçmek, birbirine geçirmek, durdurmak; NOUN: kilit, boyunduruk, kanal havuzu, bukle, lüle, kıvırcık sakal; USER: kilitlemek, kilit, kilitleyin, kilidi, kilitleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
locked /lɒk/ = ADJECTIVE: kilitli, kenetlenmiş, sıkışmış, birbirine geçmiş; USER: kilitli, kilitlenir, kilitlendi, kilitlenmiş, kilitlenmiştir

GT GD C H L M O
locking /lɒk/ = NOUN: kilitleme; USER: kilitleme, kilit, kilitlenmesi, kilitli, kilitlemek

GT GD C H L M O
log /lɒɡ/ = NOUN: kütük, tomruk, parakete, seyir defteri, gemi hız ölçeri, log-abbreviation, log, seyir defterine yazmak, mesafe katetmek; USER: log, oturum, giriş, oturum açın, oturum açmak

GT GD C H L M O
logged /lɒɡ/ = VERB: seyir defterine yazmak, mesafe katetmek; USER: giriş, Oturumunuz, oturum, kaydedilir, oturum açmış

GT GD C H L M O
logging /ˈlɒɡ.ɪŋ/ = VERB: seyir defterine yazmak, mesafe katetmek; USER: günlüğü, giriş, günlük, oturum, günlüğe kaydetme

GT GD C H L M O
login /ˈlɒɡ.ɪn/ = NOUN: giriş; USER: giriş, giriş yapın, yapın, oturum, Lütfen giriş yapın

GT GD C H L M O
longer /lɒŋ/ = USER: uzun, artık, daha uzun, daha, uzun süre

GT GD C H L M O
longest /lɒŋ/ = USER: uzun, en uzun, uzun süre

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
looking /ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor

GT GD C H L M O
loss /lɒs/ = NOUN: zarar, kayıp, zayi; USER: kayıp, zarar, kaybı, kaybına, dökülmesi

GT GD C H L M O
lot /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok

GT GD C H L M O
love /lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar; VERB: sevmek; USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor

GT GD C H L M O
lowering /ˈlaʊə.rɪŋ/ = NOUN: indirme; ADJECTIVE: asık, somurtan, kararmış; USER: indirme, düşürücü, düşürerek, düşürülmesi, düşürmek

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
mailer /ˈmeɪlər/ = NOUN: posta gemisi, posta makinesi; USER: posta gemisi, Mailer, mailler, postacı

GT GD C H L M O
maintain /meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: korumak, sağlamak, sürdürmek, muhafaza, bakımı

GT GD C H L M O
maintained /mānˈtān/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: devam, korunur, muhafaza, yapılmaktadır, hakimiyet

GT GD C H L M O
maintaining /meɪnˈteɪn/ = VERB: korumak, sağlamak, sürdürmek, bakmak, geçindirmek; USER: bakımı, sürdürmek, korumak, muhafaza, koruyarak

GT GD C H L M O
maintenance /ˈmeɪn.tɪ.nəns/ = NOUN: bakım, onarım, nafaka, koruma, geçindirme; USER: bakım, bakımı, onarım

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
man /mæn/ = NOUN: adam, erkek, insan, işçi, er, beyaz adam, uşak, oyun taşı; VERB: adam atamak, adam yerleştirmek; USER: adam, erkek, insan, man, bir adam, bir adam

GT GD C H L M O
manage /ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak; USER: yönetmek, yöneticisiyseniz

GT GD C H L M O
managed /ˈmæn.ɪdʒ/ = VERB: işletmek, idare etmek, halletmek, becermek, yolunu bulmak, geçinmek, terbiye etmek, çevirmek, kıvırmak, çekip çevirmek, icabına bakmak; USER: yönetilen, başardı, yönetilmektedir, yönetilir, idare

GT GD C H L M O
management /ˈmæn.ɪdʒ.mənt/ = NOUN: yönetim, işletme, idare, müdürlük, idarecilik; USER: yönetim, yönetimi, yönetiminin, yönetimini, yönetiminde, yönetiminde

GT GD C H L M O
manager /ˈmæn.ɪ.dʒər/ = NOUN: yönetici, müdür, idareci, yönetmen, menejer, işletmeci; USER: müdür, yönetici, yöneticisi, antrenör, müdürü

GT GD C H L M O
manipulate /məˈnipyəˌlāt/ = VERB: idare etmek, el ile işletmek, hile yapmak, oynama yapmak; USER: işlemek, manipüle, değiştirmek, işleyebilirsiniz, idare

GT GD C H L M O
manual /ˈmæn.ju.əl/ = ADJECTIVE: manuel, elle yapılan; NOUN: el kitabı, kılavuz, kitapçık, klâvye; USER: manuel, kılavuzu, kılavuzunu, el, el kitabı

GT GD C H L M O
manually /ˈmæn.ju.ə.li/ = ADVERB: el ile; USER: el ile, el, elle, manuel, manuel olarak

GT GD C H L M O
manufacturing /ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak; USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
map /mæp/ = NOUN: harita, plan, surat; VERB: haritasını yapmak, planlamak; USER: harita, Haritayı, haritada, haritasını, haritası

GT GD C H L M O
market /ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır; VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak; USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında

GT GD C H L M O
marketing /ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma; USER: pazarlama, marketing

GT GD C H L M O
marking /ˈmɑː.kɪŋ/ = NOUN: işaretleme, işaretler; USER: işaretleme, markalama, işareti, işaretlenmesi, işaretleyerek

GT GD C H L M O
married /ˈmær.id/ = ADJECTIVE: evli; USER: evli, evlendi, evlenmek, evlenmiş, evlendim

GT GD C H L M O
master /ˈmɑː.stər/ = ADJECTIVE: ana, asıl, esas, baş; NOUN: usta, efendi, kalıp, kaptan, sahip, hoca, öğretmen, üstâd; USER: ana, Master, usta, yüksek lisans, yöneticisi

GT GD C H L M O
masturbator /ˈmæs.tə.beɪt/ = USER: masturbator, mastürbatör, bir mastürbatör, olduğunu Masturbator,

GT GD C H L M O
match /mætʃ/ = NOUN: maç, denk, eş, kibrit, benzer, rakip, karşılaşma, evlenme, yarışma; VERB: eşlemek, uymak, karşılaştırmak, benzemek, uygun olmak, birleştirmek, evlendirmek; USER: maç, maçı, neticesinde, neticesinde bulunan, eşleşen

GT GD C H L M O
matching /ˈmætʃ.ɪŋ/ = NOUN: uygun, denk; ADJECTIVE: eş; USER: uygun, uyan, eşleşen, eşleme, eşleştirme

GT GD C H L M O
material /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş; ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri; USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal

GT GD C H L M O
materials /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez; USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri

GT GD C H L M O
matting /ˈmæt.ɪŋ/ = NOUN: hasır örme, hasır örgüsü; USER: hasır örgüsü, hasır örme, paspas, halılar, matlaştırıcı

GT GD C H L M O
maximized /ˈmæk.sɪ.maɪz/ = VERB: maksimuma çıkarmak, en geniş anlamı ile açıklamak; USER: maksimize, maksimum, ekranı kaplamış, en üst düzeye, en üst düzeyde

GT GD C H L M O
maximum /ˈmæk.sɪ.məm/ = NOUN: maksimum; ADJECTIVE: maksimum, azami, en fazla, en yüksek; USER: maksimum, azami, fazla, en, en fazla

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
meant /mēn/ = VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek, demek istemek, demek olmak, niyet etmek, demeye gelmek, tasarlamak; USER: demek, anlamına geliyordu, anlamına, içindir, geliyordu, geliyordu

GT GD C H L M O
measure /ˈmeʒ.ər/ = VERB: ölçmek, tartmak, ölçüsünü almak, süzmek, dikkatle bakmak, ayarlamak; NOUN: ölçü, tedbir, önlem, ölçüm, ölçek, had, miktar, oran, vezin; USER: ölçmek, ölçülmesi, ölçümü, ölçün, ölçüm

GT GD C H L M O
mechanism /ˈmek.ə.nɪ.zəm/ = NOUN: mekanizma, işleyiş, teknik, mekanikçilik; USER: mekanizma, mekanizması, mekanizmasının, mekanizmasını, mekanizmasına

GT GD C H L M O
meet /miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak; ADJECTIVE: uygun; NOUN: karşılaşma; USER: karşılamak, tanışmak, karşılayacak, yerine, uygun, uygun

GT GD C H L M O
memo /ˈmem.əʊ/ = NOUN: not, bildiri; USER: not, memo, notu, notlar, belleği

GT GD C H L M O
merged /mɜːdʒ/ = VERB: birleşmek, kaynaşmak, karışmak; USER: birleşti, birleştirilmiş, birleştirilir, birleştirilmiştir, birleşmiştir

GT GD C H L M O
messages /ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber; USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını

GT GD C H L M O
method /ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen; USER: yöntem, yöntemi, yöntemini, metodu, yöntemdir, yöntemdir

GT GD C H L M O
methods /ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen; USER: yöntemleri, yöntemler, yöntem, yöntemlerden, yöntemlerini

GT GD C H L M O
might /maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor; VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, might, belki, belki

GT GD C H L M O
miniature /ˈmɪn.ɪ.tʃər/ = NOUN: minyatür; ADJECTIVE: minyatür, küçücük, çok küçük; VERB: minyatür yapmak; USER: minyatür, minyatür bir, Mini, Minyatğr, miniature

GT GD C H L M O
minimized /ˈmɪn.ɪ.maɪz/ = VERB: azaltmak, küçültmek, küçümsemek; USER: minimize, en aza, simge durumuna küçültülmüş, küçültülmüş, en aza indirilebilir

GT GD C H L M O
minimizes /ˈmɪn.ɪ.maɪz/ = VERB: azaltmak, küçültmek, küçümsemek; USER: en aza indirir, minimize, aza indirir, en aza indiren, azaltır

GT GD C H L M O
minimum /ˈmɪn.ɪ.məm/ = ADJECTIVE: minimum, asgari, en az, en düşük, en küçük; NOUN: minimum değer; USER: en az, minimum, asgari, az, düşük

GT GD C H L M O
mission /ˈmɪʃ.ən/ = NOUN: misyon, görev, heyet, amaç, iş, vazife, elçilik, ideal; USER: misyon, görev, misyonu, görevi, misyonunu

GT GD C H L M O
misusing /misˈyo͞oz,ˈmisˌyo͞oz/ = VERB: kötüye kullanmak, yanlış kullanmak, hor kullanmak, hırpalamak, suistimal etmek; USER: kötüye, kötüye kullanmak, suiistimal, kötüye kullanarak, kötüye kullanmasını"

GT GD C H L M O
mobile /ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen; NOUN: dengede hareket düzeni; USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu

GT GD C H L M O
mode /məʊd/ = NOUN: moda, kip, tarz, biçim, yöntem, makam, üslup, tipik değer; USER: moda, modu, modunda, modunu, moduna

GT GD C H L M O
model /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; ADJECTIVE: model, örnek olan; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin

GT GD C H L M O
module /ˈmɒd.juːl/ = NOUN: modül, kapsül, kip, esas kısım; USER: modül, modülü, modülünü, modülünün, modülüne

GT GD C H L M O
modules /ˈmɒd.juːl/ = NOUN: modül, kapsül, kip, esas kısım; USER: modülleri, modüller, modül, modüllerini, modüllerinin

GT GD C H L M O
monitor /ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek; NOUN: ekran, monitor, gözleme, varan, izleme tertibatı, gözlemci öğrenci, etobur kertenkele; USER: izlemek, takip, izlenmesi, monitör, izleme

GT GD C H L M O
monitoring /ˈmɒn.ɪ.tər/ = VERB: izlemek, gözlemek; USER: izleme, izlenmesi, takip, denetimi, kontrol

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
move /muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil; VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak; USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek

GT GD C H L M O
moved /muːvd/ = ADJECTIVE: etkilenmiş; USER: taşındı, hareket, taşınır, taşınmış, taşınmıştır, taşınmıştır

GT GD C H L M O
mrp = USER: mrp, MİP

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
multiple /ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı; NOUN: kat, katsayı; USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok

GT GD C H L M O
music /ˈmjuː.zɪk/ = NOUN: müzik, musiki; USER: müzik, Music, müziği, müziğin

GT GD C H L M O
must /mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil; ADJECTIVE: kızmış; VERB: -meli; USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka

GT GD C H L M O
name /neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse; VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek; USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi

GT GD C H L M O
naming /neɪm/ = VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek; USER: adlandırma, isimlendirme, isim, ad, adlandırılması

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
needing /niːd/ = VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaç duyan, gerektiren

GT GD C H L M O
needs /nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar; ADVERB: ister istemez; USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
network /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
news /njuːz/ = NOUN: haber, havadis; USER: haber, haberler, haberleri, yandan, haberlerini

GT GD C H L M O
next /nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki; ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik; PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse; ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra; USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki

GT GD C H L M O
night /naɪt/ = NOUN: gece, akşam, karanlık, cehalet; USER: gece, gecelik

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
numbers /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayılar, numaralar; USER: sayılar, numaralar, numaraları, numaralarını, sayıları

GT GD C H L M O
numeric /njuːˈmerɪk/ = USER: sayısal, nümerik, sayısal bir, sayı

GT GD C H L M O
object /ˈɒb.dʒɪkt/ = NOUN: nesne, obje, cisim, hedef, amaç, şey, gaye, cins adam; VERB: itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak; USER: nesne, nesnesi, nesnenin, nesneyi, nesnesini

GT GD C H L M O
objects /ˈɒb.dʒɪkt/ = NOUN: nesne, obje, cisim, hedef, amaç, şey, gaye, cins adam; VERB: itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak; USER: nesneleri, nesneler, nesnelerin, objeler, nesne

GT GD C H L M O
occur /əˈkɜːr/ = VERB: oluşmak, görülmek, meydana gelmek, olmak, çıkmak, ortaya çıkmak, akla gelmek, cereyan etmek; USER: ortaya, meydana, oluşabilir, oluşur, oluşan

GT GD C H L M O
occurred /əˈkɜːr/ = VERB: oluşmak, görülmek, meydana gelmek, olmak, çıkmak, ortaya çıkmak, akla gelmek, cereyan etmek; USER: oluştu, meydana, meydana geldi, meydana gelen, ortaya

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offer /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum; VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak; USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor

GT GD C H L M O
offers /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum, satışa çıkarma, adak, bağış; USER: sunuyor, sunar, sunmaktadır, sunan, bulunmaktadır

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
ongoing /process/ = USER: devam eden, devam, sürekli, süregelen, eden

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
opened /ˈəʊ.pən/ = USER: açıldı, açtı, açılan, açılmış, açılır, açılır

GT GD C H L M O
opening /ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan; ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış; USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak

GT GD C H L M O
operating = ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat; USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma

GT GD C H L M O
operations /ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük; USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon

GT GD C H L M O
opportunities = NOUN: fırsat, şans, uygun durum; USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları

GT GD C H L M O
opposed /əˈpəʊzd/ = ADJECTIVE: karşılıklı, karşı, zıt, karşıt; USER: karşı, aksine, yerine, karşıt, karşı çıktı

GT GD C H L M O
optimize /ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, optimize etmek, duruma, iyi duruma, duruma getirmek

GT GD C H L M O
optimized /ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, optimize edilmiş, duruma, iyi duruma, optimize edilmiştir

GT GD C H L M O
option /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon

GT GD C H L M O
optional /ˈɒp.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: isteğe bağlı, seçmeli, opsiyonlu, ihtiyari, istemli; USER: isteğe bağlı, opsiyonel, isteğe, bağlı, isteğe bağlı bir

GT GD C H L M O
options /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenekleri, seçenekler, seçeneklerini, seçenek, ayarları

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
orders /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: emir, siparişleri, sipariş, siparişler, emirleri

GT GD C H L M O
organization /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü

GT GD C H L M O
organizational /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = ADJECTIVE: örgütsel; USER: örgütsel, organizasyon, organizasyonel, kurumsal, kuruluş

GT GD C H L M O
original /əˈrɪdʒ.ɪ.nəl/ = NOUN: orijinal, asıl, asıl nüsha, orijinal kimse, ilginç tip, özgün canlı; ADJECTIVE: orijinal, özgün, ilk, asıl, esas, gerçek, yaratıcı, el değmemiş; USER: orijinal, özgün, Orijinali, orjinal, özgün bir

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
outcomes /ˈaʊt.kʌm/ = NOUN: sonuç, son; USER: sonuçlar, sonuçları, çıktılarına, öğrenme çıktılarına, sonuçlarını

GT GD C H L M O
outgoing /ˌaʊtˈɡəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: giden, çıkan, dışarı giden, sempatik, açık yürekli, kalkan, akıp giden, içi dışı bir; NOUN: gidiş; USER: giden, Yapılan, çıkış, çıkan

GT GD C H L M O
output /ˈaʊt.pʊt/ = NOUN: çıktı, üretim, verim, çıkış gücü, k.d.v. ödemeyi gerektiren mal; USER: çıktı, çıkış, çıkışı, üretimi, çıktısı

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
overall /ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı; ADVERB: bir uçtan bir uca; NOUN: önlük, göğüslük; USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba

GT GD C H L M O
overview /ˈəʊ.və.vjuː/ = NOUN: genel bakış, kısaca gözden geçirme; USER: genel bakış, genel, bakış, özet, bakışı

GT GD C H L M O
owner /ˈəʊ.nər/ = NOUN: sahip, mal sahibi, kiraya veren; USER: sahip, sahibi, sahibinin, İşletme sahibi, sahipleri

GT GD C H L M O
ownership /ˈəʊ.nə.ʃɪp/ = NOUN: mülkiyet, sahiplik, iyelik; USER: mülkiyet, mülkiyeti, sahipliği, sahiplik, olma

GT GD C H L M O
package /ˈpæk.ɪdʒ/ = NOUN: paket, koli, paket program, bohça; VERB: paketlemek, ambalajlamak; USER: paket, paketi, paketini, paketinin, paketin

GT GD C H L M O
papers /ˈpeɪ.pər/ = NOUN: evraklar, kâğıtlar, kimlik belgeleri; USER: evraklar, kâğıtlar, kağıtları, kağıtlar, kağıt

GT GD C H L M O
parameters /pəˈræm.ɪ.tər/ = NOUN: parametre, katsayı, karakteristik özellik; USER: parametreleri, parametreler, parametrelerini, parametre, parametrelerin

GT GD C H L M O
partner /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortak, ortağı, partner, eşiniz, iş ortağı

GT GD C H L M O
partners /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortakları, ortaklar, ortaklarımızdan, ortaklarının, ortak

GT GD C H L M O
party /ˈpɑː.ti/ = NOUN: parti, taraf, şahıs, grup, eğlence, ortak, davet, ekip, alem, hissedar, topluluk; USER: parti, taraf, partisi, partinin, şahıs

GT GD C H L M O
passed /pɑːs/ = VERB: geçmek, geçirmek, vermek, aşmak, devretmek, pas vermek, bildirmek, dinmek, söylemek, uzatmak, açmak, dönüşmek, onaylanmak, piyasaya sürmek; USER: geçti, geçirilen, geçen, kabul, geçmiş

GT GD C H L M O
password /ˈpɑːs.wɜːd/ = NOUN: şifre, parola; USER: parola, şifre, parolanızı, şifrenizi, Şifrenimi

GT GD C H L M O
paste /peɪst/ = VERB: yapıştırmak, yumruk atmak; NOUN: hamur, macun, ezme, tutkal, elmas taklidi, çiriş; USER: yapıştırmak, yapıştırın, yapıştırabilirsiniz, yapıştır, yapıştırma

GT GD C H L M O
patch /pætʃ/ = NOUN: yama, parça, plaster, toprak parçası, arsa, yüze takılan siyah tül; VERB: yamamak; USER: yama, düzeltme eki, patch, düzeltme ekini, düzeltme

GT GD C H L M O
payment /ˈpeɪ.mənt/ = NOUN: ödeme, ücret, harcama, karşılık, masraf; USER: ödeme, kredi, ödemesi, ödemeleri, ödenmesi

GT GD C H L M O
peace /piːs/ = NOUN: barış, huzur, rahat, sulh, sükunet, sessizlik; ADJECTIVE: barış; USER: barış, huzur, barışı, barışın, barışa

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
per /pɜːr/ = PREPOSITION: başına, göre, gereğince, vasıtasıyla, eliyle, nazaran, aracılığı ile; USER: başına, TL, gecelik, başı, ortalama

GT GD C H L M O
percentage /pəˈsen.tɪdʒ/ = NOUN: yüzdesi, yüzde, oran, komisyon, kâr payı; USER: yüzde, yüzdesi, yüzdesini, oranı, oranda

GT GD C H L M O
perform /pəˈfɔːm/ = VERB: yapmak, uygulamak, yerine getirmek, oynamak, oynamak, işlemek, canlandırmak, konser vermek, numara yapmak; USER: yapmak, gerçekleştirmek, yerine, gerçekleştirin, gerçekleştirebilirsiniz

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
performed /pəˈfɔːm/ = VERB: yapmak, uygulamak, yerine getirmek, oynamak, oynamak, işlemek, canlandırmak, konser vermek, numara yapmak; USER: yapılan, gerçekleştirilen, gerçekleştirilir, ısırttı, yapılır

GT GD C H L M O
period /ˈpɪə.ri.əd/ = NOUN: dönem, süre, periyot, nokta, devir, devre, adet, çağ, regl, aybaşı, ders saati, dönüm, tam cümle; USER: süre, dönem, dönemde, dönemi, döneminde, döneminde

GT GD C H L M O
pervasive /pəˈveɪ.sɪv/ = ADJECTIVE: yaygın, sinen, nüfuz eden; USER: yaygın, yaygın bir, yaygındır, nüfuz eden

GT GD C H L M O
phases /feɪz/ = NOUN: faz, aşama, evre, safha, bölge, kesim; VERB: aşamalı olarak yapmak, değişik fazlar uygulamak, safhalarla gerçekleşmek; USER: aşamaları, faz, fazlar, aşamalarında, evreleri

GT GD C H L M O
phone /fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses; VERB: telefon etmek; USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu

GT GD C H L M O
phones /fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses; VERB: telefon etmek; USER: telefonları, telefonlar, telefonu, telefon, telefonlarının

GT GD C H L M O
pin /pɪn/ = NOUN: pim, iğne, iğne, lobut, mil, raptiye, broş, bacak, rozet, topluiğne, mandal, firkete, kuka, akort anahtarı; VERB: tutturmak, iğnelemek, sıkıştırmak, mecbur etmek, dübel ile tutturmak, yüklemek; USER: pin, pim, bacağına, sıkıştırmak, iğne

GT GD C H L M O
place /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place

GT GD C H L M O
places /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak; USER: yerler, yerlerde, yerleri, yer, yerlerden

GT GD C H L M O
plan /plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet; VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek; USER: plan, planı, sistemi, planının, planını

GT GD C H L M O
planning /ˈplæn.ɪŋ/ = NOUN: planlama, tasarım, düzene sokma, plancılık; USER: planlama, planlıyorsanız, planlıyor, planlıyoruz, planlaması

GT GD C H L M O
platform /ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça; USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform

GT GD C H L M O
platforms /ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça; USER: platformları, platformlar, platformlarda, platformlarında, platform

GT GD C H L M O
plugin /ˈplʌgɪn/ = USER: eklentisi, eklenti, plugin, eklentisini, tapa

GT GD C H L M O
point /pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an; VERB: göstermek, işaret etmek; USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya

GT GD C H L M O
police /pəˈliːs/ = NOUN: polis, zabıta, inzibat, nöbet, güvenliği sağlama; ADJECTIVE: polis; VERB: garnizonu temiz tutmak, polislerle güvenliği sağlamak, güvenliği sağlamak, yönetmek, kontrol altında tutmak; USER: polis, polisi, polisin, polise, police

GT GD C H L M O
port /pɔːt/ = NOUN: liman, iskele, giriş, delik, porto şarabı, lombar, iskele tarafı, havalimanı, sığınacak yer, geminin sol tarafı, lomboz, kale duvarındaki delik, buhar deliği, duruş, tavır, gaz deliği; USER: liman, bağlantı noktası, port, noktası, portu

GT GD C H L M O
positions /pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav; VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek; USER: pozisyonları, pozisyonlar, pozisyon, pozisyonlara, konumları

GT GD C H L M O
possible /ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun; NOUN: rekor; USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan

GT GD C H L M O
post /pəʊst/ = NOUN: posta, direk, nöbet, kazık, kışla, karakol; VERB: postalamak, yapıştırmak, asmak, posta ile göndermek, ilan etmek, atamak; USER: posta, yayınlamak, göndermek, sonrası, yazılan

GT GD C H L M O
posting /ˈpəʊ.stɪŋ/ = NOUN: atama, ivedi; USER: gönderme, gönder, gönder vancouver, ile gönder, ilanıyla

GT GD C H L M O
postings /ˈpəʊ.stɪŋ/ = NOUN: atama, ivedi; USER: ilanları, postings, gönderilenler, gönderilen, kayıtlar

GT GD C H L M O
potential /pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar; ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış; USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline

GT GD C H L M O
power /paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât; VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek; USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji

GT GD C H L M O
powerful /ˈpaʊə.fəl/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, etkili, nüfuzlu, yetkili, çok miktarda; USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, etkili

GT GD C H L M O
predefined /ˌprēdiˈfīnd/ = USER: önceden tanımlanmış, önceden, önceden tanımlı, önceden tanımlanmış bir, önceden belirlenmiş

GT GD C H L M O
predictive /prɪˈdɪk.tɪv/ = USER: tahmini, prediktif, akıllı, tahmin, öngörü

GT GD C H L M O
preferred /prɪˈfɜːd/ = ADJECTIVE: tercihli, öncelikli, gözde; USER: tercihli, tercih edilen, tercih, tercih edilen bir, tercih ettiğiniz

GT GD C H L M O
premise /ˈprem.ɪs/ = NOUN: öncül; VERB: önceden açıklamak, önermenin nedeni olarak göstermek; USER: öncül, dayanak noktası, içi, dayanak, önerme

GT GD C H L M O
premises /ˈprem.ɪ.sɪz/ = NOUN: mülk, arazi, yer, çevre, taşınmaz mülk, ana maddeler; USER: tesislerinde, binaların, binaların donatım, bina, binaları, binaları

GT GD C H L M O
presents /ˈprez.ənt/ = VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak, vermek, takdim etmek, doğrultmak, doğrultmak, ortaya koymak; NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an; USER: hediyeler, hediye, sunar, hediyeleri, hediyelerini

GT GD C H L M O
pressing /ˈpres.ɪŋ/ = NOUN: presleme, basma, sıkıştırma, sıkma, zımbalama, plak; ADJECTIVE: acil, ivedi, acele, ısrarlı, sıkıştıran, baskılayıcı; USER: presleme, basarak, tuşuna, tuşuna basarak, basılarak

GT GD C H L M O
prevents /prɪˈvent/ = VERB: önlemek, engel olmak, önüne geçmek, menetmek, önden gitmek, yol göstermek; USER: önler, engeller, engelleyen, önleyen, engel

GT GD C H L M O
previewed /ˈpriː.vjuː/ = USER: Önizlemesi, önizleme, önizlenen, önizlendiğinde, Önizlemesi görüntülenen

GT GD C H L M O
previous /ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan; USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce

GT GD C H L M O
price /praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder; VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek; USER: fiyat, fiyatı, Fiyatına, fiyata, değeri

GT GD C H L M O
priceless /ˈpraɪs.ləs/ = ADJECTIVE: paha biçilmez, çok komik, matrak, bir ömür; USER: paha biçilmez, paha, paha biçilmez bir, paha biçilemez, priceless

GT GD C H L M O
prices /praɪs/ = NOUN: fiyat, bedel, paha, para ödülü, değer, eder; VERB: fiyatlandırmak, fiyatını belirlemek, paha biçmek; USER: fiyatları, fiyatlar, fiyatlarla, fiyat, fiyatlarını

GT GD C H L M O
principled /ˈprinsəpəld/ = ADJECTIVE: prensipli, prensip sahibi; USER: prensip sahibi, prensipli, ilkeli, prensip, ilkeli mi

GT GD C H L M O
principles /ˈprɪn.sɪ.pl̩/ = NOUN: ilkeler; USER: ilkeler, ilkeleri, prensipleri, ilkelerine, ilkelerini

GT GD C H L M O
print /prɪnt/ = NOUN: baskı, basma, tab, iz, emprime, kalıp, damga, nüsha, dergi; VERB: basmak, basılmak, yayınlamak, damgalamak, matbaada basmak, desen basmak, işlemek; USER: baskı, yazdırmak, yazdırabilirsiniz, yazdırma, yazdırın

GT GD C H L M O
printed /ˈprɪn.tɪd/ = ADJECTIVE: basılı, basılmış, matbu; USER: basılı, baskılı, yazdırılır, yazdırılan, basılmış, basılmış

GT GD C H L M O
prior /praɪər/ = ADJECTIVE: önce, önceki, öncelikli, eski, sabık, kıdemli; NOUN: manastır başrahibi, dini kuruluş yetkilisi, tarikat ileri geleni; USER: önce, önceki, önceden, öncesinde, öncesi, öncesi

GT GD C H L M O
procedure /prəˈsiː.dʒər/ = NOUN: prosedür, işlem, usul, yöntem, muamele, yargılama yöntemi; USER: prosedür, işlem, prosedürü, yordamı, yordam

GT GD C H L M O
process /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde

GT GD C H L M O
processes /ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini

GT GD C H L M O
processing /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama; USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
production /prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser; USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
profit /ˈprɒf.ɪt/ = NOUN: kâr, kazanç, getiri, fayda, çıkar, menfaat; VERB: yararlanmak, kâr etmek, yaramak, kâr getirmek, yararı olmak; USER: kâr, kar, karı, kârı, gelir

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
projects /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin

GT GD C H L M O
promote /prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek; USER: desteklemek, teşvik, tanıtmak, geliştirmek, teşvik etmek

GT GD C H L M O
promotes /prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek; USER: teşvik, teşvik etmektedir, destekler, teşvik eden, teşvik eder

GT GD C H L M O
promoting /prəˈməʊt/ = VERB: desteklemek, yükseltmek, terfi ettirmek, düzenlemek, kurmak, önayak olmak, organize etmek, sınıf geçirmek; USER: teşvik, tanıtımı, teşvik etmek, geliştirmek, teşvik edilmesi

GT GD C H L M O
properties /ˈprɒp.ə.ti/ = NOUN: sahne eşyaları, sahne elbiseleri; USER: özellikleri, özelliklerini, özellikler, özelliklerinin, özelliklerine

GT GD C H L M O
protects /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korur, koruyan, koruma, korumaktadır, koruyor

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
provided /prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan

GT GD C H L M O
provides /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar

GT GD C H L M O
providing /prəˈvaɪd/ = NOUN: sağlama; CONJUNCTION: şartıyla, koşulu ile, eğer; USER: sağlama, sağlayan, sağlayarak, sağlamak, veren

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
purchase /ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi; VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek; USER: satın alma, satın almak, satın, satın almanız, alım

GT GD C H L M O
purchases /ˈpɜː.tʃəs/ = NOUN: satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, mekanik güç, toprak geliri, makara sistemi; VERB: satın almak, kazanmak, elde etmek, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek; USER: alımları, satın, satın alma, alışveriş, alım

GT GD C H L M O
purchasing /ˈpərCHəs/ = NOUN: satın alma; USER: satın alma, satın, alım, satın almak, satınalma

GT GD C H L M O
purposes /ˈpɜː.pəs/ = NOUN: amaç, maksat, gaye, niyet, azim, kasıt, verilmek istenen mesaj, mesaj; VERB: amaçlamak, kastetmek, niyet etmek, tasarlamak; USER: amaçlı, amaçları, amacıyla, amaçlar, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
quantities /ˈkwɒn.tɪ.ti/ = NOUN: miktar, nicelik, sayı; USER: miktarda, miktarlar, miktarları, miktarlarda, adetlerde

GT GD C H L M O
quantity /ˈkwɒn.tɪ.ti/ = NOUN: miktar, nicelik, sayı; USER: miktar, miktarı, Adet, adette, miktarda

GT GD C H L M O
quotations /kwəʊˈteɪ.ʃən/ = NOUN: alıntı, aktarma, fiyatlandırma, iktibas, maliyet belirleme, tekrarlama, geçerli fiyat, piyasa fiyatı, cari fiyat; USER: alıntılar, teklifleri, teklifler, tekliflerin, alıntı

GT GD C H L M O
race /reɪs/ = NOUN: ırk, yarış, soy, koşu, tür, at yarışı, yuva, cins, nesil, sınıf; VERB: yarışmak, yarıştırmak; USER: yarış, ırk, yarışı, yarışta, ırkı

GT GD C H L M O
ran /ræn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak, geçmek, gitmek, işlemek, akmak, aday olmak, oynatmak, uzanmak, sürmek, adaylığını koymak, koşarak geçmek, çarpmak, sızmak, göstermek, taşımak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışa katılmak, sürü halinde gitmek, gidip gelmek, otlatmak, aday göstermek, yürürlükte olmak, kaçakçılığını yapmak, geçerli olmak, erimek; USER: koştu, ran, koştum, bitti, kaçtı

GT GD C H L M O
range /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek; USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
reason /ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон; VERB: расуђивати, промислити; USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep

GT GD C H L M O
receivable /rɪˈsiːvəbl/ = ADJECTIVE: alacak, alınabilir, kabul edilebilir; USER: alacak, alacaklar, alacağı, alacakları, alacağın

GT GD C H L M O
receive /rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak; USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya

GT GD C H L M O
recognition /ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama; USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını

GT GD C H L M O
recognized /ˈrek.əɡ.naɪzd/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanınan, tanınmış, kabul, muhasebeleştirilir, tanınır

GT GD C H L M O
reconciliation /ˌrek.ənˌsɪl.iˈeɪ.ʃən/ = NOUN: uzlaşma, barışma, uzlaştırma, barış, barıştırma; USER: uzlaşma, mutabakatı, mutabakat, uzlaşmaya, uzlaşmanın

GT GD C H L M O
reconfiguration = USER: yeniden yapılandırılması, Yeniden düzenleme, yeniden konfigürasyon, yeniden yapılandırma,

GT GD C H L M O
record /rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıt, rekor, plak, sicil, tutanak, belge, rapor, dosya; VERB: kaydetmek, yazmak, kayda geçirmek, çekmek; USER: kayıt, kaydı, rekor, kaydını, rekoru

GT GD C H L M O
records /rɪˈkɔːd/ = NOUN: kayıtlar, arşiv, zabıtlar; USER: kayıtlar, kayıt, kayıtları, kayıt sayısı, rekorları

GT GD C H L M O
reduced /riˈd(y)o͞os/ = ADJECTIVE: indirimli; USER: indirimli, azalır, azaltılmış, azaltılabilir, azaltılır

GT GD C H L M O
reference /ˈref.ər.əns/ = NOUN: referans, gönderme, ilgi, başvurma, havale, belge, ima, ilişki; ADJECTIVE: referans, örnek, karşılaştırma; VERB: kaynakçayı işaretlemek; USER: referans, referansı, başvuru, başvurusu, gönderme, gönderme

GT GD C H L M O
reflected /riˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek; USER: yansıyan, yansıtılan, yansıtılır, yansıtıyor, yansıtılmıştır

GT GD C H L M O
regular /ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: düzenli, normal, olağan, düzgün, sıradan, devamlı, muntazam, kurallı, kadrolu, değişmez; NOUN: müdavim, gedikli; USER: düzenli, normal, düzenli olarak, düzenli bir, normal bir

GT GD C H L M O
related /rɪˈleɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: ilgili, ilişkin, ilişkili, bağlı, akraba; USER: ilgili, ilişkin, ilişkili, ile ilgili, bağlı

GT GD C H L M O
relating /rɪˈleɪt/ = VERB: ilgili olmak, bağlı olmak, ilişki kurmak, bağlantı kurmak, ait olmak, ilişkisi olmak; USER: ilgili, ilişkin, ile, ile ilgili, ilgili olarak

GT GD C H L M O
relation /rɪˈleɪ.ʃən/ = NOUN: ilişki, bağlantı, bağıntı, bağ, ilgi, akrabalık, oran, ilişik, nispet, alâka, anlatma, söyleme; USER: ilişki, ilgili, ilişkisi, ilişkin, ilişkiyi

GT GD C H L M O
relationship /rɪˈleɪ.ʃən.ʃɪp/ = NOUN: ilişki, bağ, akrabalık, yakınlık, ilgi, alâka; USER: ilişki, ilişkisi, ilişkileri, ilişkiyi, ilişkinin

GT GD C H L M O
relatively /ˈrel.ə.tɪv.li/ = USER: nispeten, görece, oldukça, göreceli, göreceli olarak

GT GD C H L M O
release /rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek; NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat; USER: bırakın, serbest, serbest bırakmak, serbest bırakın, yayınlayacak

GT GD C H L M O
releases /rɪˈliːs/ = NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat, muafiyet, yay, yayın izni, muaf tutma, davadan vazgeçme; USER: bültenleri, açıklamaları, sürümleri, sürümler, bülteni

GT GD C H L M O
relevant /ˈrel.ə.vənt/ = ADJECTIVE: uygun, konu ile ilgili, amaca uygun, alâkalı; USER: uygun, ilgili, kuruluşları, hakkında, alakalı

GT GD C H L M O
remember /rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek; USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum

GT GD C H L M O
remote /rɪˈməʊt/ = ADJECTIVE: uzak, ücra, sapa, dolaylı, çok uzak, soğuk, mesafeli, küçük, çok eski, endirekt; NOUN: naklen yayın; USER: uzak, uzaktan, uzak bir, uzaktaki, uzaktan kumanda

GT GD C H L M O
rename /ˌriːˈneɪm/ = VERB: yeni ad vermek, adını değiştirmek, yeni isim koymak; USER: yeni ad vermek, adını değiştirmek, yeniden adlandırmak, yeniden adlandırın, yeniden adlandırma

GT GD C H L M O
render /ˈren.dər/ = VERB: vermek, kılmak, sunmak, hale getirmek, etmek, çevirmek, geri vermek, eritmek, açıklamak, çevirisini yapmak, çalmak, yorumlamak, ilk kat sıva sürmek; USER: vermek, kılmak, hale, işlemek, oluşturmak

GT GD C H L M O
reopen /ˌriːˈəʊ.pən/ = VERB: yeniden açmak, tekrar açmak, yeniden başlatmak, tekrar açılmak, tekrar başlamak; USER: yeniden açmak, yeniden, yeniden açın, yeniden açtığınızda, yeniden açmanız

GT GD C H L M O
repeatedly /rɪˈpiː.tɪd.li/ = ADVERB: tekrar tekrar, defalarca, durmadan, aralıksız olarak; USER: tekrar tekrar, defalarca, art arda, sürekli, arka arkaya

GT GD C H L M O
replicated /ˈrep.lɪ.keɪt/ = VERB: tekrarlamak, kopya etmek, aynını yapmak; USER: çoğaltılmış, çoğaltılır, çoğaltılan, yinelenmiş, çoğaltılması

GT GD C H L M O
report /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek; USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz

GT GD C H L M O
reporting /rɪˈpɔːt/ = VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek, sunmak, görünmek, muhabirlik yapmak, hazır bulunmak; USER: raporlama, rapor, bildirdiği, raporlanması, bildiren

GT GD C H L M O
reports /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, söylemek, anlatmak, ihbar etmek; USER: raporları, raporlar, rapor, raporlarını, raporların

GT GD C H L M O
representing /ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak; USER: temsil eden, temsil, temsilen, gösteren, ifade eden

GT GD C H L M O
required /rɪˈkwaɪər/ = ADJECTIVE: gereken, lazım; USER: gereken, gerekli, gereklidir, gerekmektedir, gerekir

GT GD C H L M O
requirements /rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum; USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları

GT GD C H L M O
requires /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
rerunning /ˌriːˈrʌn/ = VERB: yeniden göstermek, tekrar oynatmak, tekrar yayınlamak, yeniden piyasaya sürmek; USER: rerunning, i tekrar çalıştırırsanız, sınamaları yeniden çalıştırmadan, i tekrar çalıştırırsanız bir, tekrar çalıştırırsanız,

GT GD C H L M O
reserve /rɪˈzɜːv/ = NOUN: rezerv, yedek, ihtiyat, kaynak, fon, stok, korumaya alınmış arazi; VERB: ayırmak, ayırtmak, tutmak, rezerve ettirmek, hakkı saklı tutmak; USER: rezerv, yedek, rezervi, karşılık, yedekler

GT GD C H L M O
resized /rēˈsīz/ = USER: resized, boyutlandırılmış, yeniden boyutlandırılır, yeniden boyutlandırılabilir, yeniden boyutlandırıldı

GT GD C H L M O
resolve /rɪˈzɒlv/ = VERB: gidermek, çözmek, çözümlemek, halletmek, karara bağlamak, karar vermek, dönüştürmek, tahlil etmek; NOUN: karar, niyet, azim, önerge; USER: çözmek, gidermek, çözümlemek, çözmeye, çözme

GT GD C H L M O
resource /rɪˈzɔːs/ = NOUN: kaynak, çare, uğraş, vasıta, yardımına başvurulacak kimse, beceri, çözüm bulma yeteneği, oyalayıcı şey; USER: kaynak, kaynağı, kaynakları, kaynaktır, kaynağın

GT GD C H L M O
resources /ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler; USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların

GT GD C H L M O
respective /rɪˈspek.tɪv/ = ADJECTIVE: kendi, sırasıyla, herkes kendi, bir bir; USER: kendi, ilgili, konusu, ayrı

GT GD C H L M O
restart /ˌriːˈstɑːt/ = USER: yeniden, yeniden başlatın, yeniden başlatmanız, yeniden başlatmak, yeniden başlatma

GT GD C H L M O
restrict /rɪˈstrɪkt/ = VERB: kısıtlamak, sınırlamak, sınırlama getirmek, tahdit etmek; USER: kısıtlamak, sınırlamak, kısıtlama, sınırlandırmak, kısıtlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
restricted /rɪˈstrɪk.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, yasak, gizli; USER: sınırlı, yoktur, hakkınız yoktur, sınırlıdır, kısıtlı

GT GD C H L M O
restriction /rɪˈstrɪk.ʃən/ = NOUN: kısıtlama, sınırlama, yasak, tahdit, kayıt; USER: kısıtlama, kısıtlaması, sınırlama, sınırlaması, kısıtlanması

GT GD C H L M O
restrictions /rɪˈstrɪk.ʃən/ = NOUN: kısıtlama, sınırlama, yasak, tahdit, kayıt; USER: kısıtlamalar, kısıtlamaları, kısıtlama, sınırlamalar, kısıtlamaların

GT GD C H L M O
result /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuç, neden, yol, sonuçlanabilir, sebep

GT GD C H L M O
resulting /rɪˈzʌl.tɪŋ/ = VERB: sonucu olmak; USER: çıkan, oluşabilecek, sonuçlanan, neden, edilen

GT GD C H L M O
results /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara

GT GD C H L M O
retired /rɪˈtaɪəd/ = ADJECTIVE: emekli, inzivaya çekilmiş, kuytu, ıssız, gözden uzak, uzaklarda; USER: emekli, emekli oldu, emekliye, emekliye ayrıldı, emekli olan

GT GD C H L M O
retrieve /rɪˈtriːv/ = VERB: geri almak, kurtarmak, kavuşmak, telâfi etmek, avı bulup getirmek; USER: geri almak, almak, alma, geri, almaya

GT GD C H L M O
return /rɪˈtɜːn/ = VERB: dönmek, geri dönmek, döndürmek, getirmek; NOUN: dönüş, iade, geri dönüş, getiri, geri dönme, karşılık; ADJECTIVE: dönüş, iade; USER: dönmek, geri, geri dönmek, iade, dönüş

GT GD C H L M O
revaluation /riːˌvæljuːˈeɪʃən/ = NOUN: revalüasyon, yeniden değer belirleme, değerini yükseltme; USER: revalüasyon, yeniden değerleme, değerleme, Yeniden, Değerler Değerleme

GT GD C H L M O
revaluing /ˌriːˈvæl.ju/ = VERB: değerini yükseltmek, yeniden değer biçmek; USER: değerlerindeki, değerlerindeki değişim dikkate, rayiç değerlerindeki değiĢim, değerlendirerek, değerlerindeki değişim,

GT GD C H L M O
revenue /ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, maliye, devlet geliri, hazine; USER: gelir, gelirleri, geliri, gelirler

GT GD C H L M O
revert /rɪˈvɜːt/ = VERB: dönmek, çevirmek, yeniden dönmek, eski haline dönmek, ilkel haline dönmek, tekrar değinmek; USER: dönmek, geri, döner, geri dönmek, dönecektir

GT GD C H L M O
roe /rəʊ/ = NOUN: karaca, balık yumurtası, dişi karaca, balık menisi; USER: karaca, roe, yumurtası, balık yumurtası

GT GD C H L M O
roles /rəʊl/ = NOUN: rol; USER: rolleri, roller, rol, rollerini, rolü

GT GD C H L M O
rolled /rōl/ = VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, haddeden geçirmek, oklava ile açmak, gitmek, rulo yapmak, tomar yapmak, top yapmak, havada takla atmak, vurgulayarak telaffuz etmek, şakımak, gümbür gümbür çalmak, sürmek, ağzında yuvarlayarak söylemek, yaprak haline getirmek, silindirle ezmek, kullanmak, yalpa yapmak, sallana sallana gitmek, salınmak, rulo ile boyamak, tekerlekler üzerinde gitmek, arabayla dolaşmak, dalga dalga göndermek, soymak, sallamak; USER: haddelenmiş, rulo, devirdi, yuvarlandı, silindir

GT GD C H L M O
romantic /rəʊˈmæn.tɪk/ = NOUN: romantik, romantik sanatçı; ADJECTIVE: romantik, duygusal, hayalperest, şairane, düşsel, hayali, içli, roman gibi; USER: romantik, Romantic, romantik bir, en romantik

GT GD C H L M O
rose /rəʊz/ = NOUN: gül, gül deseni, pembe şarap, üzgeçli ağızlık, gül pencere, roze şarap, hortum ağzı, rüzgâr gülü, yılancık, güzel kız, gül pembesi; ADJECTIVE: gül, pembe, lâl, gül pembesi; USER: gül, yükseldi, rose, yükselmiştir, artış

GT GD C H L M O
round /raʊnd/ = ADJECTIVE: yuvarlak, küresel, tam; ADVERB: boyunca, etrafına, çepeçevre; NOUN: tur, daire, raund, dizi; PREPOSITION: etrafında, çevresinde; USER: yuvarlak, yuvarlamak, turu, tamamlayabilirler, tamamlamak

GT GD C H L M O
rounded /ˈraʊn.dɪd/ = VERB: dönmek, yuvarlaklaştırmak, etrafında dönmek, etrafını dolaşmak, yuvarlaklaşmak, etrafını sarmak, etrafını dolaşarak geçmek, tamamlanmak; USER: yuvarlak, yuvarlanır, yuvarlatılmış, yuvarlanmış, yuvarlatılmıştır

GT GD C H L M O
row /rəʊ/ = NOUN: sıra, dizi, kavga, tartışma, gürültü, patırtı, kürek çekme, sandal gezisi; VERB: kürek çekmek, sandalla gezdirmek, kıyameti koparmak, kürekle donatmak; USER: sıra, satır, satırı, satırda, satırın

GT GD C H L M O
rows /rəʊ/ = NOUN: sıra, dizi, kavga, tartışma, gürültü, patırtı, kürek çekme, sandal gezisi; VERB: kürek çekmek, sandalla gezdirmek, kıyameti koparmak, kürekle donatmak; USER: satır, satırları, satırlar, sıra, satırların

GT GD C H L M O
rsp = USER: rsp, RSP'nin

GT GD C H L M O
run /rʌn/ = VERB: çalıştırmak, koşmak, yayınlamak, kaçmak, işletmek, yönetmek, kullanmak, koşturmak, yarışmak; NOUN: koşma, koşu; ADJECTIVE: kaçak; USER: çalıştırmak, çalıştırın, çalıştırabilirsiniz, koşmak, Basım, Basım

GT GD C H L M O
running /ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme; ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan; USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
safeguards /ˈseɪf.ɡɑːd/ = NOUN: koruma, koruyucu, himaye; USER: güvenlik önlemleri, güvenceler, önlemler, güvence, önlem

GT GD C H L M O
sale /seɪl/ = NOUN: satış, satım, ucuzluk, indirimli satış, sürüm, talep, mezat, açık artırma ile satış; USER: satış, Satılık, satışı, indirimdedir, Kiralık, Kiralık

GT GD C H L M O
sales /seɪl/ = ADJECTIVE: satış; USER: satış, satışları, satışlar, satışı, sat

GT GD C H L M O
salt /sɒlt/ = NOUN: tuz, tuzluk, nükte, lezzet, tad, espri; ADJECTIVE: tuz, tuzlu; VERB: tuzlamak, biriktirmek, salamura yapmak, tuzlayarak saklamak; USER: tuz, tuzu, tuzlu, tuzunun, tuzun

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
sap /sæp/ = NOUN: özsu, bitki özü, usare, ahmak, avanak, hayat kaynağı, cop, duvar yıkma çukuru, lâğım kanalı; VERB: altını kazarak yıkmak, temelini bozmak, baltalamak, cop ile yere sermek, ağaçtan yalancı odun çıkarmak; USER: özsu, sap, özsuyu, reçineleri, özü

GT GD C H L M O
save /seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak; NOUN: kurtarma; PREPOSITION: hariç, dışında, haricinde; CONJUNCTION: hariç, dışında, haricinde; USER: kurtarmak, kaydetmek, tasarruf, kaydedin, kaydedebilirsiniz

GT GD C H L M O
saved /seɪv/ = ADJECTIVE: kaydedilmiş; USER: kaydedilmiş, kaydedilir, kaydedilen, kayıtlı, kaydedilebilir, kaydedilebilir

GT GD C H L M O
saves /seɪv/ = VERB: kurtarmak, korumak, tasarruf etmek, biriktirmek, tutmak, artırmak, kayda geçirmek, idareli harcamak, bağışlamak, kusuruna bakmamak, engellemek, sayı yapmasını önlemek; NOUN: kurtarma, sayıyı önleme, rakibin sayı yapmasını önleme; USER: kaydeder, kazandırır, tasarrufu, tasarruf, tasarrufu sağlar

GT GD C H L M O
scenario /sɪˈnɑː.ri.əʊ/ = NOUN: senaryo; USER: senaryo, senaryoda, senaryosu, senaryoyu, senaryosunda

GT GD C H L M O
scenarios /sɪˈnɑː.ri.əʊ/ = NOUN: senaryo; USER: senaryoları, senaryolar, senaryo, senaryolarda, senaryoların

GT GD C H L M O
schedule /ˈʃed.juːl/ = NOUN: program, tarife, ilave, liste, şift, ek; VERB: zamanlamak, programlamak, çalışma saatlerini yazmak, şifte yazmak, tarifeye yazmak, ilave etmek; USER: program, zamanlamak, zamanlayabilirsiniz, zamanlama, planlamak

GT GD C H L M O
scheduling /ˈʃed.juːl/ = VERB: zamanlamak, programlamak, çalışma saatlerini yazmak, şifte yazmak, tarifeye yazmak, ilave etmek; USER: zamanlama, planlama, Çizelgeleme, planlaması, programlama

GT GD C H L M O
scheme /skiːm/ = NOUN: plan, düzen, entrika, tasarı, tertip, komplo, uyum; VERB: düzenlemek, dolap çevirmek, tasarlamak, entrika çevirmek, komplo kurmak; USER: plan, düzen, düzeni, şeması, planı

GT GD C H L M O
school /skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri; VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak; USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda

GT GD C H L M O
script /skrɪpt/ = NOUN: senaryo, el yazısı, alfabe, diyalog, senet, sınav kâğıdı, el yazısı şeklinde matbaa harfleri; USER: senaryo, komut dosyası, komut, komut dosyasını, betik

GT GD C H L M O
sdk = USER: sdk, sdk'sını

GT GD C H L M O
seasonal /ˈsiː.zən.əl/ = ADJECTIVE: mevsimlik, sezonluk, mevsime uygun, mevsime özgü; USER: mevsimlik, sezonluk, mevsimsel, mevsim, sezon

GT GD C H L M O
second /ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı; ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli; VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek; USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi

GT GD C H L M O
secret /ˈsiː.krət/ = ADJECTIVE: gizli, saklı, gizemli, mahrem, bilinmeyen, esrarlı; NOUN: sır, giz, gizem, bilinmeyen, gizli şey; USER: gizli, sır, sırrı, gizli bir, secret

GT GD C H L M O
secure /sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: güvenli, güvenilir, sağlam, emin, güvencede; VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak; USER: güvenli, güvenliğini, güvence altına, sabitlemek, sağlamak

GT GD C H L M O
securely /sɪˈkjʊə.li/ = USER: güvenli bir şekilde, güvenli, güvenli bir, sıkıca, emniyetli

GT GD C H L M O
security /sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât; USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet

GT GD C H L M O
seem /sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek; USER: görünmek, görünüyor, gibi, gibi görünüyor, görünebilir

GT GD C H L M O
segments /ˈseɡ.mənt/ = NOUN: bölüm, parça, bölüt, dilim, daire kesmesi; VERB: bölmek, parçalara ayırmak; USER: segmentleri, segmentler, bölümler, bölümleri, kesimleri

GT GD C H L M O
select /sɪˈlekt/ = VERB: seçmek, ayırmak, ayıklamak; ADJECTIVE: seçme, seçkin, seçilmiş, güzide, seçmesini bilen, kalburüstü, seçmece, zevkli, iyi anlayan; USER: seçmek, seçin, seçeneğini belirleyin, seçeneğini, belirleyin

GT GD C H L M O
selection /sɪˈlek.ʃən/ = NOUN: seçim, seçme, seleksiyon, seçenek, seçmeler, doğal ayıklanma; USER: seçim, seçimi, seçimini, seçme, selection

GT GD C H L M O
send /send/ = VERB: göndermek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak, yayın yapmak, sevketmek, coşturmak; USER: göndermek, gönderin, gönderebilirsiniz, gönder, gönderebilir

GT GD C H L M O
separate /ˈsep.ər.ət/ = ADJECTIVE: ayrı, müstakil, ayrık, bireysel, ferdi; VERB: ayırmak, ayrılmak, bölmek, ayrıştırmak, dağılmak, ayırt etmek; NOUN: ayırma işareti; USER: ayrı, ayrı bir, farklı, ayrı ayrı, ayırmak

GT GD C H L M O
sept /sepˈtem.bər/ = PREFIX: yedi

GT GD C H L M O
sequel /ˈsiː.kwəl/ = NOUN: netice, devam, sonuç, sonrası, sonra; USER: netice, devamı, devamıdır, devam filmi, sonradan

GT GD C H L M O
serial /ˈsɪə.ri.əl/ = NOUN: seri, dizi, dizi olarak yayınlanan öykü; ADJECTIVE: seri, seri halinde, sıralı, birbirini izleyen, art arda; USER: seri, seri Veri, Serial, Dizi

GT GD C H L M O
serious /ˈsɪə.ri.əs/ = ADJECTIVE: ciddi, önemli, ağır, ağırbaşlı, şakaya gelmeyen; USER: ciddi, ciddi bir, önemli, ağır

GT GD C H L M O
server /ˈsɜː.vər/ = NOUN: hizmetçi, servis atan oyuncu, tepsi, servis takımı, rahip yardımcısı; USER: sunucu, sunucusu, sunucusuna, sunucuya, sunucusunun

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
session /ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl; USER: oturum, oturumu, aktif kalma, aktif, oturumda

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
settings /ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama; USER: ayarları, ayarlar, ayarlarını, ayarlarına, ayarlarınızı

GT GD C H L M O
setup /ˈsetʌp/ = USER: kurulum, setup, kurulumu, Kur, ayar

GT GD C H L M O
several /ˈsev.ər.əl/ = NOUN: birkaç, birkaç kişi; ADJECTIVE: birkaç, farklı, değişik, bir takım, birbirinden farklı; USER: birkaç, çeşitli, birçok, çok, birden

GT GD C H L M O
share /ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri; VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını

GT GD C H L M O
she /ʃiː/ = PRONOUN: o; NOUN: kadın; USER: o, diye, onun, kadın

GT GD C H L M O
sheet /ʃiːt/ = NOUN: levha, yaprak, tabaka, çarşaf, katman, gazete, saç tabakası, iskota halatı; VERB: çarşaf örtmek, örtmek, sarmak, kaplamak, iskotasını çekmek; USER: yaprak, levha, sayfası, rapora, sac

GT GD C H L M O
shop /ʃɒp/ = NOUN: mağaza, dükkân, işyeri, iş, meslek, kurum, okul, hapishane, kuruluş; VERB: alışveriş etmek, alışverişe çıkmak, araştırmak, araştırma yapmak, hapse atmak, gammazlamak, ele vermek; USER: alışveriş, alışveriş yapmak, dükkan, dükkana, mağaza

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
shows /ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek; USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor

GT GD C H L M O
side /saɪd/ = NOUN: yan, taraf, kenar, takım, bölüm, hava, kıyı, böğür; ADJECTIVE: yan, yanındaki, yandaki, ikincil; USER: yan, tarafında, tarafı, tarafındaki, tarafta

GT GD C H L M O
simple /ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam; NOUN: kocakarı ilacı; USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir

GT GD C H L M O
simpler /ˈsɪm.pl̩/ = USER: basit, kolay, basit bir, daha basit, basittir

GT GD C H L M O
simplification /ˈsɪm.plɪ.faɪ/ = NOUN: basitleştirme, sadeleştirme, yalınlaştırma, basitleşme; USER: basitleştirme, sadeleştirme, basitleştirilmesi, sadeleştirilmesi, kolaylaştırılması

GT GD C H L M O
simplified /ˈsɪm.plɪ.faɪ/ = ADJECTIVE: basitleştirilmiş, sadeleştirilmiş, kolaylaştırılmış; USER: basitleştirilmiş, basitleştirilmiştir, basit, basitleştirilmiş bir, sadeleştirilmiş

GT GD C H L M O
simply /ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz; USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade

GT GD C H L M O
simulation /ˌsɪm.jʊˈleɪ.ʃən/ = NOUN: taklit, benzeme, benzeşme, yalandan yapma, sahte tavır, benzer şartları oluşturma; USER: simülasyon, simülasyonu, benzetim, simulasyon, benzetimi

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
single /ˈsɪŋ.ɡl̩/ = NOUN: tek, bir, tek kişilik oda, bekâr, evlenmemiş kimse, tek gidiş bileti, kırk beşlik plâk; ADJECTIVE: tek, tek bir, tek kişilik, bir, bekar, yalnız, bir kerelik, biricik; USER: tek, tek bir, tek kişilik, Tekil, single

GT GD C H L M O
sit /sɪt/ = VERB: oturmak, oturtmak, toplanmak, poz vermek, sınava girmek, konmak, binmek, modellik yapmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, oturuma katılmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, tam oturmak; USER: oturmak, oturup, yaslanın, otur, oturun, oturun

GT GD C H L M O
site /saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne; VERB: yerleştirmek, oturtmak, açmak; USER: yer, sitesi, Alanı, sitede, sitesini

GT GD C H L M O
six /sɪks/ = USER: six-, six, altılı

GT GD C H L M O
size /saɪz/ = NOUN: boyut, boy, büyüklük, ölçü, beden, numara, tutkal, apre, çiriş, şapka astar tutkalı, önemli miktar; VERB: büyüklüğüne göre ayırmak, çirişlemek, tutkallamak, sertleştirmek; USER: boyut, boyutu, boyutunu, büyüklüğü, boy

GT GD C H L M O
sleepy /ˈsliː.pi/ = ADJECTIVE: uykulu, uyuşuk, hareketsiz, uykusu gelmiş, durgun, mahmur, miskin, uyku sersemi, mıymıntı, çürümeye başlamış; USER: uykulu, uykulu bir, sleepy, uykum, uykusu

GT GD C H L M O
slice /slaɪs/ = NOUN: dilim, pay, kesme vuruşu, hisse, spatula, servis spatulası; VERB: dilimlemek, kesmek, dilmek, biçmek, bölmek, kesme vuruşu yapmak, dilimlenmek; USER: dilim, dilimi, slice, kesit, dilimli

GT GD C H L M O
slices /slaɪs/ = NOUN: dilim, pay, kesme vuruşu, hisse, spatula, servis spatulası; USER: dilimleri, dilim, dilimler, dilimlerini, dilimlerin

GT GD C H L M O
slider /ˈslīdər/ = USER: kaymak, kaydırıcıyı, kayar kapaklı, kaydırıcı, kaydırıcısını

GT GD C H L M O
slides /slaɪd/ = VERB: kaydırmak, kaymak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek, kötü yola düşmek; USER: slaytlar, slayt, slaytları, kaydırağı, kaydıraklı

GT GD C H L M O
snow /snəʊ/ = NOUN: kar, karlanma, eroin, kokain; VERB: kar yağmak, karla kaplamak, abartılı konuşarak etkilemek; USER: kar, snow, karla, kar Raporu, kar Raporu ve

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
sold /səʊld/ = VERB: satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek; USER: satılan, satışa, satılır, satılmaktadır, satıldı, satıldı

GT GD C H L M O
solution /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
sometimes /ˈsʌm.taɪmz/ = ADVERB:

GT GD C H L M O
sop /sɒp/ = NOUN: sus payı, tirit, rüşvet; VERB: ıslatmak, yemeğin suyuna banmak, suya bandırmak, bandırmak; USER: tirit, sop, sus payı, Çarpımların Toplamı, rüşvet

GT GD C H L M O
sound /saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç, melodi, anlam, haliç, koy, yüzme kesesi; ADJECTIVE: ses, sağlam, sağlıklı, güvenilir, deliksiz, iyi, derin, emin, yerinde, geçerli, kuvvetli, sert, sapasağlam, bozulmamış, yasal, oturaklı; VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak, etki bırakmak, söylemek, belli etmek, muayene etmek, sonda ile yoklamak, derıne dalmak, sondayla bakmak, araştırmak; ADVERB: mışıl mışıl, deliksiz bir şekilde; USER: ses, sesi, gelebilir, kulağa, bir ses

GT GD C H L M O
source /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır

GT GD C H L M O
sources /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynakları, kaynaklar, kaynaklardan, kaynağa, kaynaklarının

GT GD C H L M O
specific /spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli; NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç; USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü

GT GD C H L M O
stage /steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece, tabaka, iskele, menzil, erim, mikroskop lâmı; VERB: sahnelemek, hazırlamak, düzenlemek, sahneye koymak, yönlendirmek; USER: sahne, aşama, aşamasında, aşamada, evre

GT GD C H L M O
stages /steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece; VERB: sahnelemek, hazırlamak; USER: aşamaları, aşamalarında, aşamada, aşamasında, aşamalarını, aşamalarını

GT GD C H L M O
stand /stænd/ = VERB: durmak, ayakta durmak, direnmek, kalmak, dayanmak, dikilmek, çekilmek, ayağa kalkmak, katlanmak, bulunmak, üstlenmek, karşı koymak, desteklemek, göğüs germek, devam etmek, ısmarlamak, sineye çekmek, kanıtlamak, ihtiyaç duymak; NOUN: sehpa, yer, ayak, duruş, durum, ayaklık, dayanma, direnme, tribün, durak, kürsü, hal, katlanma, işyeri, tezgâh, ekim alanı, ayaklı askılık, ormanda yetişen ağaç; USER: durmak, standı, öne, ayakta, bekleme

GT GD C H L M O
standard /ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye; ADJECTIVE: standart, normal, klasik, standart olarak kullanılan; USER: standart, standardı, standart bir, standard, standardına

GT GD C H L M O
star /stɑːr/ = NOUN: yıldız, star, şans; ADJECTIVE: yıldız, parlak, önemli, büyük; VERB: yıldız olmak, yıldız yapmak, yıldızlarla süslemek, yıldızlamak, başrolde oynatmak, başrolde oynamak; USER: star, yıldız, yıldızlı, yıldızlı bir, yıldızı

GT GD C H L M O
start /stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme; VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın

GT GD C H L M O
started /stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır

GT GD C H L M O
starting /stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış; NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma; USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan

GT GD C H L M O
statements /ˈsteɪt.mənt/ = NOUN: ifade, açıklama, beyan, demeç, söz, rapor, bilanço, bildirme, tarife; USER: ifadeleri, ifadeler, tablolar, tabloların, tablolarda

GT GD C H L M O
status /ˈsteɪ.təs/ = NOUN: durum, statü, hal, konum, mevki, sosyal durum; USER: durum, durumu, durumunu, statüsü, status

GT GD C H L M O
steamers /ˈstiː.mər/ = NOUN: vapur, düdüklü tencere; USER: vapurları, Firin, Haşlamalar, steamers, buharlı,

GT GD C H L M O
stop /stɒp/ = VERB: durdurmak, durmak, bırakmak, kesmek, son vermek, kapamak, bitmek, alıkoymak, tıkamak, dindirmek, kalmak, stop ettirmek, savmak, noktalamak, kesilmek, dolgu yapmak, devam etmemek; NOUN: durak, durma, engel, stop etme, nokta, duraklama, istasyon, duraksama, mola yeri, mercek perdesi, noktalama işareti, ünsüz ses; USER: durdurmak, dur, durdurun, durdurma, durdurmaya

GT GD C H L M O
storage /ˈstɔː.rɪdʒ/ = NOUN: depolama, saklama, depo, ambar, ardiye ücreti; USER: depolama, saklama, Muhafazası, depo, Odasi

GT GD C H L M O
stored /stɔːr/ = VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak, doldurmak, akılda tutmak, içermek, ardiyeye koymak; USER: depolanan, saklanır, saklanan, saklı, depolanır, depolanır

GT GD C H L M O
structure /ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: yapı, bina, bünye; VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek; USER: yapı, yapısı, yapısını, yapısının, yapısına, yapısına

GT GD C H L M O
studio /ˈstjuː.di.əʊ/ = NOUN: stüdyo, atölye, stüdyo daire, set; USER: stüdyo, Studio, stüdyosu, stüdyoda, stüdyosunda

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
suggested /səˈdʒest/ = VERB: önermek, öne sürmek, teklif etmek, akla getirmek, tavsiye etmek, fikir vermek, telkin etmek, sezdirmek, aşılamak, izlenimini uyandırmak, ima etmek; USER: önerilen, önerdi, önerilmektedir, tavsiye, öne

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
supported /səˈpɔːt/ = ADJECTIVE: destekli; USER: destekli, desteklenen, desteklenir, desteklenmektedir, desteklenmez

GT GD C H L M O
supports /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destekler, destekleyen, desteklemektedir, destekliyor, destekliyorsa

GT GD C H L M O
sync /sɪŋk/ = VERB: senkronize etmek, ses ve hareketi eşzamanlı yapmak; NOUN: senkronize etme, ses ve hareket uyumu sağlama; USER: senkronize, eşitlemek, eşitleme, eşzamanlamak, sync

GT GD C H L M O
synchronized /ˈsɪŋ.krə.naɪz/ = VERB: senkronize etmek, eşzamanlamak, eşzamanlı olmak, aynı anda olmak, eşzaman kılmak; USER: senkronize, eşitlenir, eşzamanlı, eşitlenmiş, eşitlenen"

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
tab /tæb/ = NOUN: etiket, şerit, çıkıntı, uç, spolet, flâpa; USER: sekmesi, sekmesini, sekmesinde, sekmesine, sekme

GT GD C H L M O
table /ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri; VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak; USER: tablo, masa, tabloda, tablosu, tabloya

GT GD C H L M O
tables /ˈteɪ.bl̩/ = NOUN: tablo, masa, tabla, sofra, çizelge, masadakiler, tablet, kafatası kemik tabakalarından biri; VERB: sunmak, masaya koymak, listeye geçirmek, göstermek, tartışmaya sunmak, ertelemek, cetvele yazmak; USER: tablolar, tablo, tabloları, masaları, masalar

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
takes /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor

GT GD C H L M O
task /tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya; VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak; USER: görev, görevi, bir görev, görevin, iş

GT GD C H L M O
tasks /tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya; VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak; USER: görevleri, görevler, görevlerini, görev, görevlerin

GT GD C H L M O
tax /tæks/ = NOUN: vergi, vergilendirme, harç, haraç, yük, külfet, resim; VERB: vergilendirmek, vergi koymak, yormak, yük olmak, suçlamak, mahkeme masrafını belirlemek; USER: vergi, vergiler, vergisi

GT GD C H L M O
teams /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekipleri, takım, takımlar, takımlarda, takımları

GT GD C H L M O
technical /ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal; USER: teknik, Technical

GT GD C H L M O
technique /tekˈniːk/ = NOUN: teknik, yöntem, usul; USER: teknik, tekniği, Tarz, tekniktir, tekniğin

GT GD C H L M O
ten /ten/ = USER: ten-, ten, onluk, onlu; USER: on, ten, ten

GT GD C H L M O
tend /tend/ = VERB: bakmak, yönelmek, eğilimi olmak, yatkın olmak, çalmak, yüz tutmak, gözetmek, hizmet etmek; USER: eğilimindedir, eğilimi, eğiliminde, eğilimindedirler, olma eğilimindedir

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
theft /θeft/ = NOUN: hırsızlık, çalma, aşırma; USER: hırsızlık, hırsızlığı, hırsızlığa, hırsızlığına, çalınması

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
therefore /ˈðeə.fɔːr/ = ADVERB: bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı, o yüzden, bunun için, onun için; CONJUNCTION: bu nedenle, bu yüzden, o yüzden, onun için; USER: bu nedenle, nedenle, dolayısıyla, yüzden, bu yüzden

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
third /θɜːd/ = NOUN: üçüncü, üçte bir; ADJECTIVE: üçüncü; USER: üçüncü, üçte, üncü, üçüncü bir, üçüncü bir

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
thus /ðʌs/ = ADVERB: böylece, bu nedenle, böyle, bunun için, nitekim, bu ölçüde; USER: böylece, nedenle, bu nedenle, dolayısıyla, böylelikle

GT GD C H L M O
ticket /ˈtɪk.ɪt/ = NOUN: bilet, fiş, etiket, trafik cezası, ehliyet, parti programı, parti aday listesi; VERB: etiketlemek; USER: bilet, bileti, Ticket, Biletinizi, cezası

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
today /təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde; USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz

GT GD C H L M O
too /tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi; USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar

GT GD C H L M O
tool /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç

GT GD C H L M O
tools /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri

GT GD C H L M O
topics /ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu; USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık

GT GD C H L M O
total /ˈtəʊ.təl/ = NOUN: toplam, adet, tutar, topu, hepsi, mevcut; ADJECTIVE: toplam, tüm, bütün, toptan, hepten; VERB: toplamak, tutmak, toplamını bulmak, parçalamak, etmek; USER: toplam, Mesaj, total, toplamı, Mesaj adeti

GT GD C H L M O
tracing /ˈtreɪ.sɪŋ/ = NOUN: izleme, takip, kopya, takip etme, kopya etme, geçirme, taslak; USER: izleme, takip, izlemeyi, takibi, izlenmesi

GT GD C H L M O
track /træk/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak; NOUN: iz, pist, yol, hat, palet, ray, rota; USER: izlemek, takip, izlemenize, parça, track

GT GD C H L M O
tracking /trak/ = VERB: izlemek, takip etmek, geçmek, iz bırakmak, izini aramak, ray döşemek, ayağıyla içeri taşımak, palet takmak; USER: izleme, takip, takibi, izlemek, izlemeyi

GT GD C H L M O
transact /trænˈzækt/ = VERB: yapmak, muamele görmek, görmek; USER: yapmak, işlem, işlemlerini, transact, işlem yapan

GT GD C H L M O
transaction /trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlem, muamele; USER: işlem, işlemi, hareket, işlemin, İşleminizin

GT GD C H L M O
transactions /trænˈzæk.ʃən/ = NOUN: işlemler, alım satım işlemleri, kalemler; USER: işlemler, işlemleri, işlem, işlemlerin, işlemlerinin

GT GD C H L M O
transcript /ˈtræn.skrɪpt/ = NOUN: kopya, suret; USER: kopya, transkript, transcript, transkriptlerini, transkripti

GT GD C H L M O
transfer /trænsˈfɜːr/ = NOUN: transfer, aktarma, devir, havale, devretme, nakil, taşıma; VERB: aktarmak, devretmek, iletmek, transfer etmek, nakletmek; USER: transfer, aktarmak, transferi, aktarımı, aktarabilirsiniz

GT GD C H L M O
transition /trænˈzɪʃ.ən/ = NOUN: geçiş, intikal, hal değişikliği; ADJECTIVE: geçiş, değişme; USER: geçiş, geçişi, geçişin, bir geçiş, geçişte

GT GD C H L M O
transparency /tranˈsparənsē/ = NOUN: şeffaflık, saydamlık, slayt; USER: şeffaflık, saydamlık, şeffaflığı, şeffaflığın, saydamlığı

GT GD C H L M O
trends /trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil; USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends

GT GD C H L M O
trigger /ˈtrɪɡ.ər/ = NOUN: tetik, deklanşör; VERB: başlatmak, neden olmak; USER: tetik, tetikleyebilir, tetiklemek, tetikleyecek, tetikler

GT GD C H L M O
triggered /ˈtrɪɡ.ər/ = VERB: başlatmak, neden olmak; USER: tetiklenen, tetiklenir, tetikleyen, tetikledi, tetiklenebilir

GT GD C H L M O
true /truː/ = ADJECTIVE: gerçek, doğru, hakiki, asıl, tam, içten, sahi, esaslı, aslının aynı, safkan; ADVERB: doğru, gerçekten, tam olarak, sadık kalarak; USER: gerçek, doğru, true, doğrudur, gerçek bir, gerçek bir

GT GD C H L M O
truth /truːθ/ = NOUN: gerçek, hakikat, doğruluk, gerçeklik, dürüstlük, vefa, sadakât, tamlık; USER: gerçek, gerçeği, gerçek şu ki, doğruyu, gerçeğin

GT GD C H L M O
trying /ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan; USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
type /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: tip, tür, Çeşidi, türü, tipi

GT GD C H L M O
types /taɪp/ = NOUN: tip, tür, model, cins, örnek, sembol, matbaa harfi, simge; VERB: daktilo ile yazmak; USER: türleri, tipleri, türlü, tür, tip

GT GD C H L M O
ui = USER: ui, Arabirimi, kullanıcı arayüzü, kullanıcı ARABIRIMI,

GT GD C H L M O
ultimately /ˈʌl.tɪ.mət.li/ = ADVERB: eninde sonunda, en sonunda; USER: en sonunda, eninde sonunda, sonuçta, sonunda, nihayetinde

GT GD C H L M O
unambiguous /ˌʌn.æmˈbɪɡ.ju.əs/ = ADJECTIVE: kesin, açık, tam; USER: açık, kesin, net, net bir, kesin bir

GT GD C H L M O
uncheck /ˌənˈCHek/ = USER: işaretini kaldırın, işaretini, uncheck, kaldırın, işareti kaldırın

GT GD C H L M O
under /ˈʌn.dər/ = ADVERB: altında, altına, altta; PREPOSITION: altında, altı, altından, bağlı, halinde, döneminde, etkisi altında; ADJECTIVE: alt, az; USER: altında, altındaki, kapsamında, altına, çerçevesinde, çerçevesinde

GT GD C H L M O
underlying /ˌəndərˈlī/ = ADJECTIVE: temel, altında yatan, esas, öncelikli, belli başlı; USER: altında yatan, altta yatan, temel, yatan, temelini

GT GD C H L M O
unification /ˈjuː.nɪ.faɪ/ = NOUN: birleşme, birleştirme; USER: birleşme, birleşmesi, birleştirilmesi, birleşmesini, birleşmenin

GT GD C H L M O
unit /ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük; USER: birim, birimi, ünitesi, ünite, biriminin

GT GD C H L M O
units /ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük; USER: birimleri, üniteleri, birimler, adet, units

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
update /ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme; VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek; USER: güncelleştirme, güncelleştirmek, güncellemek, güncelleyin, güncelleme

GT GD C H L M O
updated /ʌpˈdeɪt/ = VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek; USER: güncel, güncellenen, güncelleme, güncellendi, güncelleştirilmiş

GT GD C H L M O
updates /ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme; USER: güncellemeler, güncellemeleri, güncelleştirmeleri, güncellemer, güncelleştirmelerini

GT GD C H L M O
upgrade /ʌpˈɡreɪd/ = VERB: yükseltmek, artırmak, terfi ettirmek, iyileştirmek, düzeltmek; NOUN: yokuş; ADJECTIVE: yükselen, artan; ADVERB: yokuş yukarı; USER: yükseltmek, yükseltme, yükseltin, yükseltebilirsiniz, yükselttikten

GT GD C H L M O
upgrades /ʌpˈɡreɪd/ = NOUN: yokuş; USER: yükseltmeleri, yükseltme, yükseltmeler, güncellemeleri, güncelleme

GT GD C H L M O
uploaded /ʌpˈləʊd/ = USER: yükledi, yüklenen, yüklendiği, yüklendiği tarih tarih, tarih

GT GD C H L M O
upon /əˈpɒn/ = PREPOSITION: üzerine, üzerinde; USER: üzerine, upon, üzerinde, bağlı, sonra

GT GD C H L M O
usability /ˌjuːzəˈbɪləti/ = USER: kullanılabilirlik, kullanışlılık, kullanılabilirliği, kullanım, kullanılabilirliğini

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
user /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya

GT GD C H L M O
users /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının

GT GD C H L M O
uses /juːz/ = NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; USER: kullanır, kullanan, kullandığı, kullanmaktadır, kullanıyor, kullanıyor

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
utilize /ˈjuː.tɪ.laɪz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, istifade etmek, yarar sağlamak, faydalı hale getirmek; USER: kullanmak, yararlanmak, kullanan, kullanmaktadır, kullanır

GT GD C H L M O
utilizes /ˈjuː.tɪ.laɪz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, istifade etmek, yarar sağlamak, faydalı hale getirmek; USER: kullanır, kullanan, kullanmaktadır, kullanıyor, yararlanır

GT GD C H L M O
validation /ˈvæl.ɪ.deɪt/ = NOUN: onaylama, tasdik; USER: onaylama, doğrulama, geçerlilik, doğrulaması, validasyon

GT GD C H L M O
valuation /ˌvæl.juˈeɪ.ʃən/ = NOUN: değerleme, değerlendirme, değer, değer biçme; USER: değerleme, değerlemesi, Değerlendirme, Değerler Değerleme, ¤ erleme

GT GD C H L M O
value /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değer, değeri, değerini, value, değerinin

GT GD C H L M O
valued /ˈvæl.juːd/ = ADJECTIVE: değerli, kıymetli, saygın; USER: değerli, değer, değerinde, değerlenir, siz değerli

GT GD C H L M O
values /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değerleri, değerler, değerlerini, değeri, değerlerinin

GT GD C H L M O
vandals /ˈvand(ə)l/ = NOUN: barbar, sanat eserlerini yıkan kimse; USER: vandallar, Vandals, vahşiler, barbarlar, barbarların,

GT GD C H L M O
variables /ˈveə.ri.ə.bl̩/ = NOUN: değişken, değişkenlik, çelişki, değişen şey, tutarsızlık, uyuşmazlık, fikir ayrılığı; USER: değişkenleri, değişkenler, değişken, değişkenlerin, değişkenlerini

GT GD C H L M O
variance /ˈveə.ri.əns/ = NOUN: varyans, değişiklik, ayrılı; USER: varyans, varyansın, varyansı, farkı, değişiklik

GT GD C H L M O
variances /ˈveə.ri.əns/ = NOUN: varyans, değişiklik, ayrılı; USER: varyanslar, sapmalar, sapmaların, varyans, varyansları

GT GD C H L M O
various /ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit; USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok

GT GD C H L M O
ve / -v/ = USER: ettik

GT GD C H L M O
vendor /ˈven.dər/ = NOUN: satıcı, satış makinesi; USER: satıcı, satıcınıza, satıcısına, satıcının, satıcısı

GT GD C H L M O
vendors /ˈven.dər/ = NOUN: satıcı, satış makinesi; USER: satıcıları, sunucuları, satıcılar, satıcılarının, sunucular

GT GD C H L M O
verities = NOUN: gerçeklik, gerçek, doğruluk, doğru ifade; USER: gerçeklikler, hakikatler, deşerler,

GT GD C H L M O
version /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu

GT GD C H L M O
versions /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: sürümler, versiyonları, sürümleri, sürümlerinde, sürümlerini

GT GD C H L M O
versus /ˈvɜː.səs/ = PREPOSITION: karşı, aleyhinde; USER: karşı, karşısında, versus, karşılık, karşın

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
view /vjuː/ = VERB: görmek, bakmak, incelemek, seyretmek; NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma; USER: görmek, fazlasý, görüntülemek, görüntüle, görüntüleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
views /vjuː/ = NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma, kanı, beklenti, amaç, fikir, yayınlama; USER: views, manzarası, izleme, incelemeler, görünümler

GT GD C H L M O
virtual /ˈvɜː.tju.əl/ = ADJECTIVE: sanal, gerçek, asıl, gerçek kuvveti olan; USER: sanal, Virtual, sanal bir

GT GD C H L M O
visibility /ˌvizəˈbilitē/ = NOUN: görünürlük, görüş mesafesi, görünebilme; USER: görünürlük, görünürlüğünü, görüş, görünürlüğü, Görünürlüğünüzü

GT GD C H L M O
visible /ˈvɪz.ɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: görünür, görülebilir, görünen, gözle görülür, açık, göze çarpan, mevcut; USER: görünür, görebilir, görülebilir, görünen, gözle görülür

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
visual /ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir; NOUN: taslak, kroki, görsel araç; USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir

GT GD C H L M O
visualize /ˈvɪʒ.u.əl.aɪz/ = VERB: gözünde canlandırmak, gözünün önüne getirmek; USER: görselleştirmek, görsel, görselleştirebilirsiniz, görselleştirmenizi, görselleştirme

GT GD C H L M O
want /wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak; NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme; USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz

GT GD C H L M O
warehouse /ˈweə.haʊs/ = NOUN: depo, ambar, antrepo, ardiye, toptan satış yeri, büyük mağaza; VERB: depolamak, ambarda saklamak; USER: depo, ambarı, Warehouse, deposu, depoda

GT GD C H L M O
warehouses /ˈweə.haʊs/ = NOUN: depo, ambar, antrepo, ardiye, toptan satış yeri, büyük mağaza; USER: depolar, depo, depoları, depolarda, ambarları

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
web /web/ = NOUN: örümcek ağı, dokuma, tomar, perde; VERB: bağlantı levhası; USER: web, internet

GT GD C H L M O
welcome /ˈwel.kəm/ = NOUN: karşılama, sıcak karşılama, hoş karşılama; VERB: karşılamak, hoş karşılamak, hoşgeldiniz demek; USER: karşılama, hoş, hoş geldiniz, edilir, welcome, welcome

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
were /wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
whenever /wenˈev.ər/ = ADVERB: her ne zaman, bir ara; CONJUNCTION: -ince, -dığında, -diğinde; USER: her ne zaman, zaman, her, ne zaman, olduğunda

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
whilst /waɪl/ = CONJUNCTION: -iken, sırasında, rağmen, oysa, süresince, zaman, -irken, -dığı halde; USER: sırasında, iken, ederken, yaparken

GT GD C H L M O
white /waɪt/ = NOUN: beyaz, ak; ADJECTIVE: beyaz, ak, solgun, zararsız, temiz, masum, terbiyeli; USER: beyaz, beyaz bir, white, white

GT GD C H L M O
width /wɪtθ/ = NOUN: genişlik, en; USER: genişlik, genişliği, width, genişliğini, genişliğine

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
window /ˈwɪn.dəʊ/ = NOUN: pencere, cam, vitrin, camekân, radarı şaşırtmak için uçaktan saçılan mermi; USER: pencere, window, penceresi, penceresinde, pencerede, pencerede

GT GD C H L M O
windows /ˈwɪn.dəʊ/ = NOUN: pencere, cam, vitrin, camekân, radarı şaşırtmak için uçaktan saçılan mermi; USER: pencereler, pencere, Windows, pencereleri, camlar

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
within /wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için; PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında; NOUN: iç, iç kısım; USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
wizard /ˈwɪz.əd/ = NOUN: sihirbaz, büyücü, dahi, harikalar yaratan kimse; ADJECTIVE: büyücülüğe ait, büyüleyici, şahane, harika, sihirbazlık ile ilgili; USER: sihirbaz, sihirbazı, sihirbazını, sihirbazın, wizard

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
writer /ˈraɪ.tər/ = NOUN: yazar, yazan; USER: yazar, yazarı, yazıcı, yazarın, bir yazar

GT GD C H L M O
xml /ˌeks.emˈel/ = USER: xml, bir XML,

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

1093 words